Mülk Allah'ındır… Dolayısıyla camiler de…
Medine'ye ilk gidişimi hiç unutamam. O kadar buruk ve kırgın bir ziyaretti ki, daha sonra tekrar gidip af dilemek, "telafi etmek" için hem imkan aramış hem dua etmiştim. Nitekim Allah nasip etti, ama hâlâ ilk ziyaretimde yaşadığım travmayı dün gibi hatırlarım...
Mekke sonrası Medine, Rasulullah’ın sonuna kadar açılmış kollarına ev sahipliği yaptığı gibi, aynı zamanda “müesses Vahhabi dini” uygulamalarıyla sizi sıkı bir cendere içine alır.
O cendereyi erkekler ve kadınların kendilerini korumayacak kadar zavallı yaratıklar olduğu vehmi oluşturur.
Kabe’de beraber omuz omuza tavaf ettiğiniz erkek, Medine’den itibaren kadına yeniden “kurucu öteki” anlamı atfetmeye başlar. Erkeklerin yolda sokakta camideki höt zötleri yüzünden anlarsınız ki, kadının da erkeğin de cinsiyetlerinden sıyrılıp sadece “kul” ve “insan” olabildiği Mekke geride kalmıştır. Yeniden kadın olursunuz ve bu sürekli hatırlatılacak, hayır, başınıza kakılacaktır.