Suriye rejimine çağrı: Hiç değilse kadınları ve çocukları...

21. Yüzyıl'ın en korkunç iç savaşı Suriye'de yaşandı. Mart 2011'de başlayan süreç yerel bölgesel konvansiyonel güçlerin ve aktörlerin de katılımıyla yüzbinlerce insanın...

21. Yüzyıl'ın en korkunç iç savaşı Suriye'de yaşandı. Mart 2011'de başlayan süreç yerel bölgesel konvansiyonel güçlerin ve aktörlerin de katılımıyla yüzbinlerce insanın ölümüne milyonlarcasının ise toprağından ülkesinden ayrılmak zorunda kalmasına neden oldu. Uluslararası sözleşmeler, paktlar, hatlar, bloklar savaş hukukunun yüzlerce kez delinmesine aşınmasına engel olmadı. Canlı yayında oldu her şey. Kimsenin 'aaa bilmiyorduk, haberimiz olmadı' diyemeyeceği bir savaştı. Varil bombaları ile katledilen çocuklar çırpınarak ölürken kameralar kayıttaydı.Öte yandan alabildiğine karmaşıktı, kapalıydı, sebep sonuç arasındaki illiyet bağını koparmak için oradaydı 'fakenews' ve dahi 'post truth'un her türden yol arkadaşı. Kara propaganda diz boyuydu; yüzyılın en karanlık projesi IŞİD kestiği kellelerle bowling oynarken İstanbul dahil pek çok yerde bombalar patladı, tek kişilik intihar ve imha saldırıları düzenleniyordu. Her şey canlı yayındaydı ama aynı zamanda her şey perde arkasındaydı. Sıradan vicdanlı insanlar bile taraf seçemedi. Taraf seçmek ne kelime, insanlık bu savaşa müdahil olamadığı gibi, savaştan kaçanları, gidebildikleri ülkelere sığınanları şeytanlaştıran bir ruh haline büründü. 'Ulus devletin egemenlik hakkı' zırhına bürünen ve kullanılması yasak kimyasal ve biyolojik silahları rahatça kullanan diktatörü de gördük, IŞİD ve benzeri terör örgütlerinin vahşiliğini de, 'sizi ihbar eder, koordinatları veririz ve ABD uçakları sizi vurur' diye korkutarak yerli halkı topraklarından kovup bir nevi etnik temizlik yapan YPG-PKK'yı da. Toplu katliamları, işkenceyi, tecavüzleri, milyonlarca insanın sınır dışı edilmesini de. 'VİCDAN HAREKETİ'Suriye rejimi sadece resmi hapishane ve karakollarda 13.500'ün üzerinde kadını hapsetti. 7000'in üzerinde kadın hâlâ bu hapishanelerde her gün işkence görüyor, tecavüze uğruyor, türlü insanlık dışı eziyete maruz kalıyor. Rejim kadınlara tecavüzü bir silah olarak kullanıyor.*Savaş hali stabilize olduğunda en zor şey barışı yeniden inşa etmektir. Belli ki Suriye'de işlerin yoluna girmesi için epey zaman geçecek. Ancak vahşiliğin bir derecesi, savaşın bir hukuku vardır, yoksa bile olmalı. Kendilerine 'Vicdan Hareketi' diyen topluluğu harekete geçiren de bu söz, bu motto. "Savaşın bile bir hukuku vardır". Yarın saat 10.30'da Haliç Kongre Merkezi'nde 'Çünkü insanız' diyerek bir basın açıklaması yapacak olan topluluk, vicdanın rengi, dini ve milliyeti olmadığını hatırlamamızı sağlayacak bir teşekkül. 105 ülkeden aktivist ve aydının, Türkiye'den 2 bin STK'nın katılacağı; Mandela'nın Torunu Nkosi Mandela'nın, Srebrenitsa Anneleri grubunun, Azerbaycanlı Sanatçı Azerin'in, İngiltere Parlamentosu'nun İlk Müslüman Milletvekili Hon Baroness Pola Manzila Uddin'in, Ekvador Milletvekili Ana Belen Marin Aguirre'nin ve Ukraynalı Milletvekili Dr. Olga Bogomolets'in de bu 'vicdan hareketi'ne destek vermek için 'orada' olacağı basın açıklamasının amacı şu: Suriye savaşı sırasında tutulan ve hapsedilen kadın ve çocukların serbest bırakılması için insanlık vicdanını temsil eden sivil ve barışçıl bir çaba, bir inisiyatif oluşturmak. Basın toplantıları, medya kampanyaları, diplomatik temaslar yoluyla Suriye rejimini hiç değilse hapishanedeki kadın ve çocukları serbest bırakmaya zorlamak. FARKINDALIK ARTTIRILACAK

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Millet İttifakı'na kayyum mu atandı? 24 Mayıs 2023 | 301 Okunma 2019'da AK Parti'nin yaptığı hatayı şimdi CHP yapıyor 19 Mayıs 2023 | 334 Okunma İktidar ilk turun galibi oldu, muhalefetin gardı düştü 16 Mayıs 2023 | 1.147 Okunma "Ne işin var orada?" sultası 08 Mayıs 2023 | 578 Okunma Cevabını arayan sorular 28 Nisan 2023 | 144 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar