Tam olarak neyi tashih ediyoruz?
12 Temmuz günü gazetelerin birinci sayfasında Başbakan Binali Yıldırım’ın,“Irak,Suriye, Mısır’la kavga etmemiz için çok neden yok” ifadeleri vardı. 13 Temmuz’a gelindiğinde ifade daha...
12 Temmuz günü gazetelerin birinci sayfasında Başbakan Binali Yıldırım’ın,“Irak,Suriye, Mısır’la kavga etmemiz için çok neden yok” ifadeleri vardı. 13 Temmuz’a gelindiğinde ifade daha da netleşti: “Eminim ki Suriye ile normal ilişkilere döneceğiz.”
Başbakan Binali Yıldırım sempatik, esprileriyle asık suratlı bir gündemi birdenbire yumuşatıveren sürprizli bir kişiliğe sahip. Sakinliği ve “uzlaşmacı”kişiliğiyle, özellikle “yeni Türkiye”den dertli kim varsa kalplerini fethettiği de söylenebilir.
Ancak Başbakan olduğu günden beri dış politika, keskin dönüşümlere sahne oluyor.
“Az düşman çok dost” politikasına besmele çekilen günden sonra İsrail ve Rusya ile anlaşmalar oldu, gerginlik izale edildi. Rusya’yla da İsrail’le de kötü sonuçları olan hadiseler üzerinden kavgalıydık. Rusya’yla sorun çözülmüş görünüyor, iyi de oluyor. İsrail’le anlaşma konusu ise “Vardır bir hikmeti” itimadının parantezine alınarak, hak verilmese de “anlaşılır” bulunarak hazmedilme sürecine girdi.
Gelgelelim Suriye ve Mısır’la ilgili meselemiz, iki devlet arasında çıkan bir krizden kaynaklanmıyor. Bu iki ülkede yaşanan olaylar; Sisi darbesine ve Esad’ın zulmüne karşı tavır almak yıllarca hem AK Parti dış politikasının çekirdeğini oluşturdu, hem de Sayın Erdoğan’ın argümanını belirledi.
Sadece dış politikada değil bölgedeki ayaklanmalarda diktatörlere rağmen halkların yanında durabilme dirayeti göstermek; doğru olduğuna inanılan bir ilkede zor yolu göze alabilmek AK Parti yönetimine damga vuran ve sürekli yenilenen hareketin kimliğini kuran etmenler arasında yer aldı. “Üst akıl” tarifi böyle böyle doğdu. “Üst akıl” derken, “dış güçler” klişesinin dışında, ulus devlet ötesi hatta devletlerin siyasetini belirleyebilen ulus aşırı sermaye gruplarından da yukarıda; emperyal heveslerini çatışma odaklı mühendislik çabalarıyla payidar kılmaya azmetmiş karanlık ve tekinsiz bir iradeyi işaret etmiyor muyduErdoğan? Türk dış politikasına yön vermeye çalışan paralel ve benzeri yapıları, bu yolda durdurulan yardımları, IŞİD’e yardım safsatalarının haraç mezat tezgâha sürülüp her müşteriye servis edilişini, velhasıl başımıza gelen her şeyi yaşar ve gözden geçirirken, her defasında Suriye’ye ve Esad rejimine çıkmıyor muydu bütün yollar?