Trump’lı ABD: Bol diken, az miktarda gül
Dünkü Hürriyet Gazetesi’nde yayımlanan bir röportaj, şeffalık düzeyi hayli yüksek ilginç verilerle doluydu. Cansu Çamlıbel’in röportaj...
Dünkü Hürriyet Gazetesi’nde yayımlanan bir röportaj, şeffalık düzeyi hayli yüksek ilginç verilerle doluydu. Cansu Çamlıbel’in röportaj konuğu Mary BethLong, Trump’lı bir ABD’den neler beklenmesi/hangi konularda pek ümitvar olunmaması konusunda oldukça açık konuşuyordu.
Long, Trump’ın kampanyasına son anda dahil olmuş ve şu an Trump’ın ekibinde yer alıp almayacağı belli olmayan biri. Ama yıllarca CIA’nın operasyonlar bölümünde görev yapmış, oğul Bush döneminde Pentagon’un kritik koltuklarında oturmuş, 2012’de Mitt Romney’nin kampanyasını yürütmüş biri aynı zamanda ve şimdiden geçen hafta Roma’da düzenlenen Akdeniz Diyalogları toplantısında “Trump’ın Ortadoğu Politikası” başlığını taşıyan bir sunum yapmış bulunuyor.
“Müttefiklerimiz, özellikle de Türkiye darılmasın. Ama Trump’ın ekibinin geçiş döneminde işi günlük krizleri aşmak olacaktır” diyor. Ona göre Kuzey Kore ve İran’la kriz şimdiden garanti. “Çin’le dahi olabilir” diyor. Ki haksız değil, ben röportajı okurken başka bir haber, Trump’ın attığı iki tweet’in yuanın düşmesine neden olduğunu yazıyor.
Türkiye bahsinde dilediği sabrın konusu, Gülen’in iadesiyle ilgili. “Ben bu iade meselesini Trump yönetiminin ilk 100 gün içinde halledeceği öncelikler arasında görürsem çok şaşırırım açıkçası!” Bunun gerekçelerinden biri Obama yönetimininkiyle aynı: “Bu öncelikle hukuki bir konu.” İkincisi Trump yönetimine özgü: “Şu an Trump yönetiminde görev alması muhtemel kişilerin büyük bölümü ne iade talebinin detaylarına vâkıf ne de bu konuya dair güçlü duyguları var.”