Vebali vardır
Hrant Dink’in hunharca katlinin 10. yılını birkaç gün önce idrak ettik. Ölüm haberini aldığımız 19 Ocak günü hâlâ aklımda. Şaşkınlık ve dehşetle kilitlenen...
Hrant Dink’in hunharca katlinin 10. yılını birkaç gün önce idrak ettik. Ölüm haberini aldığımız 19 Ocak günü hâlâ aklımda. Şaşkınlık ve dehşetle kilitlenen boğazımın nasıl acıdığı aklımda. İçimden yükselen “Yazıklar olsun!” çığlığı aklımda. Aklımızda olan, çünkü hep gözümüzün önünde olan başka bir şey de 10 yıldır süren “Dink’in naaşı üzerinde tepinme” temalı tiyatronun bitmek bilmemesi. Kostümler değişiyor, aktörler, muhataplar ve muarızlar değişiyor ama Dink’in cansız vücudunu podyum olarak kullanma suiistimali değişmiyor.
Bir komplo ya da proje yok ki, Dink’in hakikati inciten ölümünü kendi faydası için mesnet yapmasın.
Öldüğünde FETÖ’cüler kısmen iktidardaydı. Okların yönünü Ergenekon’a doğru çevirdiler. Trabzon’da Rahip Santoro’ya düzenlenen suikastın üzerinden neredeyse bir yıl geçmişti. AK Parti AB dese de, demokrasi dese de müesses nizamın kanına dokunuyordu. FETÖ, bu yapının sadece direnç değil kirli hukuksuz saldırıları ve darbeyi de içeren bir konsept olduğunu iddia ettiğinde herkes inanacak, Hrant Dink’in ölümü de Ergenekon’un neler yapabileceğinin kanıtı olarak gösterilecekti. Nitekim öyle oldu. Dink suikastı, askeri vesayetle beraber, haksız, hukuksuz, yersiz tasfiye furyasına meşruiyet temin etmek için kullanıldı.