Bir başka açıdan S-400
İlginç ve öngörülmesi zor zamanlardan geçiyoruz. Bu düşünceye kaynaklık eden gelişmelerden biri de Türkiye’nin gündemini işgal eden S-400 hadisesi...
Askeri güvenlikle ilgili ve “operatif” düzeyde bir sorunun karakterinin değişimine tanıklık ediyoruz. Başka bir ifadeyle, yüksek irtifa hava savunma füzesi alarak çözmeye karar verdiğiniz sorununuz hızla ve beklenmedik biçimde “beka” sorunlarına dönüşebiliyor. S-400 gibi, Yüksek İrtifa Hava Savunma Sistemi devletler düzeyinde yaşanacak bir askeri çatışma ve öncesinde sizi düşman hava saldırısına karşı “kısmen” korur. Burada üç önemli konu ön plana çıkıyor. Birincisi, devletler arası simetrik bir savaştan söz ediyoruz. İki veya daha fazla devletin birbiriyle savaşı halinde. Örneğin, Türkiye’yi hedef alan terör örgütlerinin orta/uzun menzilli füzelerinin ve uçaklarının olmadığı biliniyor. Bu yüzden eğer “terörle” temel güvenlik sorununuz var ise, böyle bir silaha bu kadar çok para ödeyemeye ihtiyacınız yok demektir. Eğer almışsanız, söz konusu tehdide karşı işe yaramaz. Sadece askeri geçit törenlerinde göstererek kamuoyunu rahatlatırsınız. Haliyle öncelikli tehdit tanımında böylesi bir seçimin rasyonel olup olmadığı tartışılır. Elbette dünyanın gidişatına bakarak önümüzdeki on yıllarda terör örgütlerinin/devlet dışı aktörlerin de orta/uzun menzilli füzelerinin olabileceğini öngörebiliriz.