Öksüz kaçtı, kim kaldı?
15 Tem-muz darbe girişiminin üzerinden bir yıl geçti. Hadisenin her aşaması farklı yönleriyle tartışılıyor. Tartışmalar gerçeklerden uzak, efsaneler ve komplo teorileri etrafında sürüyor. Darbenin...
15 Tem-muz darbe girişiminin üzerinden bir yıl geçti. Hadisenin her aşaması farklı yönleriyle tartışılıyor. Tartışmalar gerçeklerden uzak, efsaneler ve komplo teorileri etrafında sürüyor.
Darbenin seçilmiş iktidarı hedef alması, tazeliği, girişimin akamete uğraması, sınırları net çizilemeyen ideolojik çerçeve, neden olduğu ağır sonuçlar komplo teorisyenlerinin, FETÖ’nün dolaylı destekçilerinin işini kolaylaştırıyor. Buna bir de FETÖ’nün küresel yaygınlığı, yabancılarla işbirliği kültürü ve gizlilik takıntısı eklenince yorumlar, analizler ve tartışmalar iyice çığırından çıkıyor. Örgüt lideri bile hızını alamayıp darbeyi “ulusalcı laik bir kesimin bunu yapmış olabileceğini” söyleyerek suyu bulandırıyor.
Gördüğümüz kadarıyla, darbe hazırlık sürecinin didiklenmesi doğru analiz için iyi bir başlangıç olabilir. 15 Temmuz’dan hemen sonra TSK tarafından yapılan açıklamada, darbe teşebbüsüne katılan personel sayısının %1.5 olduğu ifade edildi. Bu oran oldukça düşük görülebilir. Oysa söz konusu olan nicelikten öte, darbeye katılan personelin nitelikleri, işgal ettikleri makamlar ve rollerle yarattıkları “etki” asimetrisiydi. Böyle olunca, FETÖ gibi hücre tipi bir örgütün TSK içinde inşa ettiği “nitelik, görev ve makam yağması/yığılması” darbe analizinde özel bir ilgiyi hak ediyor.
Darbe kararının siyasi seviyede Gülen tarafından alındığını, stratejik düzeyde planlamaların kışlaların dışında ve örgüt “imamlarının” nezaretinde hazırlandığını biliyoruz. Nitekim Genelkurmay iddianamesinin 534 ve devamında, planlamada yer alan Kara, Hava, Deniz ve Jandarma general/amiral ve albayların kimler olduğu, nerelerde hazırlandıkları ortaya konmuş durumda.
Üzerinde durulması gereken husus, darbede görevli generallerin, subayların seçimidir. Bu noktada karşımıza FETÖ’nün şakirt yetiştirme sistemi, TSK’nın iç düzeni ve ilahiyatçı Adil Öksüz’ün rolü çıkıyor. Her ne kadar medyada Hava Kuvvetleri imamı olarak yer alsa da Öksüz’ün TSK imamı olduğu, stratejik düzeyde kararlardan sorumlu olduğu, diğer kuvvet imamlarını sevk, idare ettiği açık. Nitekim Öksüz’ün planlama ve uygulama safhasında FETÖ’cü generallerle fazlaca “yüz göz” olmaması konumunu göstermesi bakımından önemli.