Kıble aynı, kalpler farklı
Hz. Peygamber (s.a.v.) mescidine doğru yürürken yanına yaklaşan birisi peygamberimizin kulağına bir şeyler fısıldadı. Efendimiz (s.a.v.) bu fısıltıdan haylice rahatsız oldu. Ve şöyle buyurdu: "Kulağıma...
Hz. Peygamber (s.a.v.) mescidine doğru yürürken yanına yaklaşan birisi peygamberimizin kulağına bir şeyler fısıldadı. Efendimiz (s.a.v.) bu fısıltıdan haylice rahatsız oldu. Ve şöyle buyurdu: "Kulağıma bir şeyler fısıldayarak kalbimi sizlere karşı doldurmayın!"
Başka bir seferinde Efendimiz'e (s.a.v.) birisi hakkında "Ey Allah'ın Resulü! Falanca kişinin sakalından şarap damlıyor" türünden bir şikâyette bulunuldu. Efendimizin cevabı şöyleydi: "Ben tecessüsten (açık aramaktan) men edildim."
Bu iki örnek Hz. Peygamber'in (s.a.v.) müminlere bakışındaki olumsuzlukları nasıl tedavi ettiğini gösteriyor. İnsanların eksik yönlerini değil, olumlu yönlerini ortaya çıkarmak, kalpleri farklılaştırmaya değil, tekliğe yönelik bir gayreti gözlemliyoruz.
Çağımızın Müslümanlarının kıblesi değişmedi. Kâbe'deki manevi cazibe müminlerin alnıyla buluşmaya devam ediyor. Ezan aynı, Kelime-i Tevhid aynı, namaz, oruç, zekât, hacc aynı. Ama kalpler farklılaştı. Neden?
Çünkü bir göğüste iki kalp olmaz (Ahzab, 4) diyen Rabbimizin hilafına bir yüreğe bir düzine şey yerleştirdik. Yüreğimize; dünya sevgisi, makam aşkı, dünya ikbali, üstat- hoca- mal- mülk sevgisi ve yığınla geçici heves doldurduk. Bunlar yüreğimizde devletleştikçe kalbimizdeki Rabbe ait alan daraldı. Artık kıble, tekbir, ezan tek olsa da yürekler, kalpler farklılaştı.