Altın varaklı ‘kirli anlaşma’
Gördüklerimin önce “fotomontaj” olduğunu düşündüm… İkinci düşüncem “her ölçünün kaçırılmış olduğu” oldu. Tahtvari altın...
Gördüklerimin önce “fotomontaj” olduğunu düşündüm… İkinci düşüncem “her ölçünün kaçırılmış olduğu” oldu.
Tahtvari altın varak o koltuklar…
Işıl ışıl ışıldayan altın varak masalar ve sehpalar…
Ve o koltuklar, o masa, sehpalar etrafında konuşulan biçare mültecilerin kaderi…
Kimileri arkalarında Aylan gibi bebeklerini bırakmak tehdidini göze alarak, kendilerini Ege’nin sularına bırakıyor.
Kimileri ilerleyen güze; yağmura, soğuğun şiddetine aldırmadan dağ bayır demeksizin yürüyor, kapılarını birer birer kapatan Balkan ülkelerinden her tehlikeyi göze alarak umutla AB’ye geçmeye çalışıyorlar...
Her gün televizyonlarda gördüğümüz o zavallı insanların kaderi işte, o “altın varaklı”sehpaların üzerine konan.
Fotoğrafa bakarken bile insanın içi almıyor.
Başta Suriyeliler olmak üzere, o garibanların kaderiyle beraber bu “kirli pazarlığa” tabii ki Türkiye’nin siyasi geleceği de dahil ediliyor…
Bu nasıl kardeşlik?
Üç yıl önce Suriye iç savaşı başında; Erdoğan’ın “Suriyeli kardeşlerimiz” için söylediği dayanışma sözleri hâlâ kulaklarımda:
“Suriye halkının, Suriyeli kardeşlerimizin değişim, özgürlük, insanca yaşam talepleri, Suriye rejimi tarafından reddedildi” diyordu
o yıllarda Erdoğan….