Avrupa’nın en karanlık Noelinde Türk sinema şenliği
Berlin “Noel çarşısı” saldırısından birgün önce Strasbourg’daydım.Strasbourg, Avrupa’nın “Noel çarşısı” ile en ünlü kenti. Katedral civarındaki...
Berlin “Noel çarşısı” saldırısından birgün önce Strasbourg’daydım.Strasbourg, Avrupa’nın “Noel çarşısı” ile en ünlü kenti. Katedral civarındaki irili ufaklı yollar ve dev çam ağacının bulunduğu merkezi Kleber Meydanı, her yıl bu dönem Noel çarşısı tezgâhlarıyla dolup taşıyor.
Renkli Noel ışıkları, seyyar restoranlardan yükselen kokular, her köşede servis edilen baharatlı sıcak şaraplar; Avrupa’nın kalbi olan bu kentte insanların cıvıl cıvıl kaynaştığı bir bayram havası yaratıyor.
Bu kez ilk defa Strasbourg’da o cıvıl cıvıl havadan eser yoktu.
Makineli tüfeklerle devriye gezen kamuflaj kılıklı askerler, masalsı atmosferde göze inen yumruk misali etki yaratıyordu.
Kentten geçen Ren köprülerinin hepsi, güvenlikçe tutulmuştu. Sokaklar trafiğe kapanmış, köprüler AVM girişlerine benzer bir kontrol çemberine alınmıştı. Berlin saldırısı öncesinde belli ki Avrupa’da olağanüstü bir alarm durumu vardı ve Noel çarşısına bir kamikaze saldırıdan korkuluyordu.
Bu nedenle her zamanki gibi taksiyle otele bile gidemedik. Tarihi gümrük binasının yanındaki St. Nicolas Köprüsü’nde inip, bavulumuzla merkeze dek yürümek zorunda kaldık.
Kadınsız Anadolu
Strasbourg’da güvenliğe verilen bu olağanüstü ağırlık, her yıl bu dönemde yapılan Türk Sinema Günleri’ni de kaçınılmaz olarak etkilemişti.
Bu yıl açılışını “Babamın Kanatları” ile yapan etkinliğin Türkiye’nin son dönemdeki en karanlık günlere isabet etmesi de coşkuyu hiç kuşkusuz aşağı çekmişti.
Aralarında “Ah Yalan Dünyada”, “Arama Moturu”, “Toz Bezi”, “Propaganda”, “Abluka”,“Çakallarla Dans”, “Üvey Evlat”, “Görümce”, “Sen Benim Herşeyimsin”, “İkinci Şans” gibi filmlerin bulunduğu bu yıl 28.’si yapılan Türk Sinema Günleri... Türk sinemasına her şeye rağmen yeni yılbaşına dek çok yönlü bir pencere açmaya devam edecek.
Strasbourg’da bulunduğum günlerde Atalay Taşdiken’in “Yalan Dünyada” ve “Arama Moturu” filmleri ile Ahu Öztürk’ün çok ödüllü ilk filmi “Toz Bezi”ni izledim. Her iki yönetmeni de tanıdım.
Her filminde bir “bozkır” ve “Orta Anadolu” mozaiyi anlatan Atalay Taşdiken; “Momo” ve gene burada üç yıl önce izlediğim “Meryem”in ardından “Arama Moturu”nu, bu “üçleme”sini tamamlamak için çekmiş.