CHP ve Gökçek krizi
Melih Gökçek ve genel geçer istifaya çağrılan “altı belediye başkanı” krizini, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun “demokratik bulmuyorum” açıklamasına kadar, iç politikanın...
Melih Gökçek ve genel geçer istifaya çağrılan “altı belediye başkanı” krizini, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun “demokratik bulmuyorum” açıklamasına kadar, iç politikanın (içselleştirdiğimiz çıldırtıcı) “tevekkül kuralları” mucibince kenarından, kıyısından izliyordum.
CHP genel başkanının “siyaseten doğruluktan ölen/politically correct” çıtkırıldım açıklamaları ardından ne var ki tam manasıyla yere yapıştım.
“İnsanları istifaya zorlamayı doğru da, demokratik de, ahlaki de bulmuyorum” diyor Kılıçdaroğlu: “Biz milli irade, halkın iradesi; seçimle gelen, seçimle gitmeli diyoruz” diyerek ilave ediyor.
Ana muhalefet liderinin bu sözleri kulağıma başka bir gezegenden ulaşan anlamsız vızıldamalar gibi geldi.
Sanki Türkiye’de “demokrasi”, “siyasi ahlak” değerleri iflas etmemiş ve referans alınmaya hâlâ devam ediliyormuş da, şimdi birden başkanları sıkıştıran “istifa” talepleri ile o değerler aniden zedelenmiş, yaralanmış gibisine konuşuyor CHP genel başkanı.
Kılıçdaroğlu’nu insanın, omuzlarından tutup “Bu soyut kavramları çoktan geçtik” diyerek sarsası; “Bu ülke, bırakın belediye başkanlarını, ‘tırak, şırak’ başbakanların dahi çoktan görevden alındığı bir diyar oldu. Bu lafları bir kalemde geçin de, 40 derece altında 2.5 milyon kişiyle ‘adalet’ uğruna yollara düşen lider olarak ‘somut’ ne yapacaksınız, onu söyleyin” diyesi geliyor.
Spekülasyon nereden çıktı?
Yazıya otururken Melih Gökçek’in CHP’ye geçebileceği yönünde bu arada akla ziyan söylentiler de tedavü...