Demokrasi bayramı...
Joan Baez “Onca savaş bölgesine, iç kargaşaların olduğu, diktatörlükle yönetilen ülkeye gittim ama Türkiye’de bugün gördüğüm kadar büyük, öngörülmez tehlikeyi başka...
Joan Baez “Onca savaş bölgesine, iç kargaşaların olduğu, diktatörlükle yönetilen ülkeye gittim ama Türkiye’de bugün gördüğüm kadar büyük, öngörülmez tehlikeyi başka yerde görmedim” dedi ve İzmir konserini iptal etti.
15 Temmuz’daki o sefil, anakronistik darbe kalkışmasından sonra müzik kesildi. Sıkıyönetim gelmeden mesaj alındı. Konserler, festivaller, eğlenceler iptal oldu. Sokaklar, restoranlar, alışveriş merkezleri ıssızlaştı. Turistler görüş alanımızdan tamamen çıktı.
“Demokrasi bayramımız”, kendiliğinden bir OHAL’e dönüştü.
İspanya’da yıllar önce gene böyle çok ilkel bir darbe girişimiyle parlamentoyu basan Tejero kalkışmasını yaşamıştım.
Tejero cuntasının başarısızlığa uğramasının ardından bizdeki gibi yaşam orada durmamış, kaldığı yerden derhal eğlencesi ve şamatasıyla devam etmiş ve ortaya, toplumun bütün renklerini yan yana getiren coşkulu, canlı bir yeniden doğuş çıkmıştı.
Bizde halbuki yandaşlar dışında herkes korkuyla evine çekilirken sokaklar yekpare şekilde “tek parti” görünümüne bürünen “AKP demokrasisinin” destekçilerine kaldı.
‘Camiler kışlamız’ sendromu
Bu muazzam fark neden?
İspanya’da (15 Temmuz’daki gibi) “Ya herro, ya merro! Ya şimdi, ya asla!”yaklaşımıyla girişilen o son, abuk darbe girişimi, ülkenin tam “demokrasiye” evrildiği eğrinin son kesitinde yapılmıştı.
Türkiye tersine darbe kalkışmasına demokrasinin zaten tüm fren ve kontrol mekanizmalarının iflas ettiği ve basının, yargının, sivil toplumun çok uzun süredir baskı altına alındığı bir U-dönüşte yakalandı.