Denizli’nin sufrajetleri...

“8 Mart” arifesinde kadın haberleri gene hep ilik dondurucu. Adana’da yirmi yaşındaki Hilal’i “telefonda çok konuştuğu için” öldürmüşler. Abi, kardeşini av tüfeğiyle vurmuş. Baba da...

“8 Mart” arifesinde kadın haberleri gene hep ilik dondurucu.
Adana’da yirmi yaşındaki Hilal’i “telefonda çok konuştuğu için” öldürmüşler. Abi, kardeşini av tüfeğiyle vurmuş. Baba da cesedi çuvalla eşeğe yüklemiş, ormanda gömmüş...
Economist, kadının çalışma şartlarında Türkiye’yi OECD ülkeleri arasında sondan 2. sıraya yerleştirmiş…
Cinsiyet arası ücret farkları AKP Türkiye’sinde yüzde 20’yi çıkmış...
Kadının en önemli sorunu “şiddet”miş vs.. Böyle gidiyor haberler.
Bu arada en ilgimi çeken haber şu oldu:
“Denizli’de Büyükşehir Belediyesi Kent Konseyi Kadın Meclisi, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü adına sinemaya gitmeyen 140 kadını film izlemeye götürdü.”
Düşünün! Ücra Anadolu taşrasından değil, Denizli gibi bir Ege kentinden bahsediyoruz... Ticareti gelişmiş. Turisti, geleni, gideni bol... Böyle bir kentte sayıları 100’lerle ifade edilen kadınlar, “ömürlerinde hiç sinema görmemiş”.
İlk kez -DBB Kent Konseyi Kadın Meclisi sayesinde!- bir sinema salonundan içeriye girmişler. Gerçi Suffragette/Sufrajet Diren! filmini değil Nadide Hayat’ı görmüşler. Ama olsun bu da bir şey...

Çapulculuk köleliğe yeğdir
DBB Kent Konseyi’nin inisiyatifini örnek alan diğer belediyeler, aslında kadınlar için özel “Suffragette” gösterimleri düzenlese ve keşke bu sıradışı kadın hakları filmi Türkiye’de geniş kadın izleyici kitlesiyle buluşsa...
Filmi ben çıkar çıkmaz izledim.
Aklımda kalan en çarpıcı sözler, yapıtın anafikrini ifade eden şu cümle oldu:
“Köle olacağıma çapulcu (rebel!) olurum daha iyi!”
Kadınlara eşit oy mücadelesinin geçen yüzyıl başında başını çeken kadın militan Emmeline Punkhurst’ün ağzından çıkan bu büyük başkaldırı cümlesi, bıçağın kemiğe dayandığı noktayı betimliyor.
Erkeklerle eşit oy için sokakta doğrudan mücadeleye girene dek; kadınların analarından emdikleri süt ağızlarından geliyor.
Öncelikle günde 13 saat çalıştırılıyorlar.
Bizde hâlâ görüldüğü üzere erkeklerden düşük ücret alıyorlar.
Sürekli aşağılanıyor ve cinsel istismara maruz kalıyorlar.
Siyasi erk tarafından kale alınmayan bir güruh şeklinde yaşamayı kabullendikleri sürece bu şartlarda ömür boyu değişiklik olmayacağını fark eden bir grup kadın; sonunda en ağır yaptırımları göze alarak “eşit oy hakkı” savaşına girişiyor.
Bebek arabalarında istif ettikleri taşlarla vitrinleri indiriyorlar; posta kutularını uçuruyorlar; açlık grevleri yapıyorlar...
Yurttaş olarak kendilerini yok sayan yasalara boyu eğmeleri istendiğinde şu karşılığı veriyorlar:
“Yasaya saygılı olmamızı isterseniz, yasaları saygın yaparsınız!”

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Yeni Trump döneminin ‘anlatısı’ 17 Kasım 2024 | 92 Okunma Trump’ın dönüşü 10 Kasım 2024 | 63 Okunma ABD’nin ‘karanlık yüreği’ne yolculuk 03 Kasım 2024 | 72 Okunma ABD ‘Heil Donald!’ mı diyecek? 27 Ekim 2024 | 200 Okunma Faşizm nerede başlar? 20 Ekim 2024 | 96 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar