Gül’ün ‘Doğu- Batı sentezi’
Sarkozy ailesi, Katar şeyhi ve eşiyle çok ahbaptır. Hayrünnisa Gül’ün de tarzı -misal!- Emir’in eşi Şeyha’nınki gibi olsa; Sarkozy’ler ve Gül’ler arasında farklı...
Sarkozy ailesi, Katar şeyhi ve eşiyle çok ahbaptır. Hayrünnisa Gül’ün de tarzı -misal!- Emir’in eşi Şeyha’nınki gibi olsa; Sarkozy’ler ve Gül’ler arasında farklı bir diyalog ortamı gelişebilirdi...”
İtalya Cumhurbaşkanı Napolitano için Çankaya’da verilen bir davette, yanımda oturan bir AB büyükelçisinin bana samimi bir sohbette söylediği sözler bunlar.
“ ‘First lady’, göz alıcı beyaz tesettürüyle herkesin siyah çektiği ortamda tüm dikkatleri üzerine topluyor” diye yazmışım o yemekten sonra düştüğüm notlarda:
“Bu bir Doğu-Batı sentezi mi? Hayır değil. Türkiye’ye resmi bir gezi için birkaç günlüğüne gelen yabancı bir konuk bizim sahiplenmeye çok hevesli olduğumuz o Doğu- Batı sentezi yorumunda bulunabilir mi? Hayır zira ortada bir ‘sentez’yok.”(21.11.2009 Sağnak)
Gül için Ahmet Sever’in “Doğu-Batı sentezi” yorumunu okurken Çankaya’nın o ne Doğulu, ne Batılı; biraz oradan, biraz buradan… davet atmosferi aklıma geldi.
Resmi konukların bulunduğu Güller’in masasına baktıkça gece boyu karşımızdaki görüntünün bir Doğu-Batı sentezi olmak yerine aslında tam da hep “eksen kaymasıfotoğrafı”na “cuk” oturduğunu düşünmüştüm.
O zaman nispeten yeni olan “eksen kayması” durumu, o günden bu yana normalleşti ve içselleşti.
“Yeni Türkiye”de Gül artık bir “Doğu-Batı sentezi” olarak takdim ediliyor ve insanlara bu, garip gelmiyor.