İran’ın rehine krizi gibi...
Hollanda konsolosluğunun gönderine tekbir sesleriyle “Türk bayrağı”nın çekilmesi anlarını izlediğimde ilk aklıma gelen, İran’daki rehine krizi oldu.İran’da Şah’ın devrilmesinin...
Hollanda konsolosluğunun gönderine tekbir sesleriyle “Türk bayrağı”nın çekilmesi anlarını izlediğimde ilk aklıma gelen, İran’daki rehine krizi oldu.
İran’da Şah’ın devrilmesinin ardından, 1979’un aralık ayındaki “rejim değişikliğireferandumu” arifesinde İslamcı militanlar ABD elçiliğine girip “tekbir” sesleriyle büyükelçilik mensuplarını rehin almış ve Batı ile ilişkileri mayınlayan bu krizi olabildiğince uzun zaman dilimine yayarak istedikleri tüm rejim değişikliklerini gerçekleştirmişlerdi.
Humeyni’nin “rejim değişikliği” emelleri için kriz öyle yararlı olmuştu ki, devrim lideri, bunalımın tarihi dönemeçteki mahiyetini; “(Şah’ın devrilmesinden sonra) bir ikinci devrim oldu” diyerek betimlemişti.
Şimdi tıpkı birilerinin Avrupa ile krize dönüşen “Hollanda bunalımını” bize, “ikinci 15 Temmuz zaferi” olarak takdim etmesi gibi...
Kritik zamanlamayla tetiklenen “diplomatik krizi” İran devriminin lideri de “Allah’ın lütfu” saymış, “Bu girişim bize çok faydalı oldu” demişti: “Böylelikle saflar sıkılaştı. Muhalifler artık bize karşı harekete geçmeye cüret edemez. Anayasa referandumunu zorlukla karşılaşmadan oylayabilir, hemen cumhurbaşkanlığı ve meclis seçimlerini yaparız!”
‘İçimizdeki Amerikalılar’
İran’ın uluslararası dengelerdeki yerini değiştiren ve dünya çapında iz bırakan Tahran’ın rehine krizi 4 Kasım 1979’da patlak verdi.