Katil, sinsi, riyakâr, maşa, hain…
Erdoğan FETÖ’cülerin vasıflarını böyle sıralıyor: “Katildir, riyakârdır, sinsidir, hırsızdır, gaspçıdır, haindir, maşadır!” Profil ne denli vahşi değil...
Erdoğan FETÖ’cülerin vasıflarını böyle sıralıyor: “Katildir, riyakârdır, sinsidir, hırsızdır, gaspçıdır, haindir, maşadır!”
Profil ne denli vahşi değil mi?
Erdoğan bunları sıralarken biz de bir yandan -misal- Şemdinli iddianamesi savcısıFerhat Sarıkaya’nın itiraflarını okuyoruz.
Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt’ı Şemdinli olaylarına ilişkin“çete kurmakla” suçlayan o yılların Van Cumhuriyet Savcısı, Genelkurmay Başkanlığı’na çıkmaya hazırlanan Büyükanıt’ı Gülen Cemaati’nden gelen talimatla özel hedef yaptığını ve de cemaatten yıllar boyu para aldığını açıklıyor.
Halen -inanılmaz ama böyle!- Ankara Cumhuriyet Savcısı olarak görev yapan Sarıkaya aynı zamanda Van 100. Yıl Üniversitesi’ndeki ilk Fethullah operasyonunda düğmeye basan ve Van Üniversitesi rektörü Yücel Aşkın’la Genel Sekreter Yardımcısı Enver Arpalı’yı asılsız suçlamalarla tutuklattıran savcı. Arpalı suçsuzluğunu hapishane duvarları ardından kimseye duyuramadığını anlayınca çamaşır ipiyle kendisini astı.
Badirenin ilk habercisi
Olayı ilk işittiğimde azap duymuştum. 11 yıl arayla geriye baktığımda duyduğum azap katlanıyor. Türkiye “hukuk devleti” bağlamında zira Arpalı intiharının yaşandığı 2005 yılından bugün -eğer mümkünse-çok çok daha gerilere savruldu.
AB ile müzakerelerin açıldığı 2005’te zevahiren de olsa sözde bir “hukuk devleti”arayışı vardı. Kopenhag Kriterleri gündemdeydi. Dönemin Başbakanı Erdoğan“Üstünlerin hukukunu değil hukukun üstünlüğünü kurmak istiyoruz” diye iddialı laflar ediyordu. Ergenekon, Balyoz rezaletleri yaşanmamış; toplu akıl tutulmaları, vicdan nasırlaşmaları ortaya çıkmamıştı.
Ne ki bir sabah uyandığımızda Aşkın ve Arpalı’nın; özünde laik-İslamcı kırılmanın ilk büyük felaket habercisi olarak boy veren haksız tutuklanmaları ile karşılaşmıştık.
Rektör Aşkın ile Genel Sekreter Yardımcısı Arpalı, o dönemde Teziç’in başında bulunduğu YÖK’ten bir izin gerektirmeyen “çıkar amaçlı suç örgütü” suçlaması ve“tarihi eser kaçakçılığı” yanında “yolsuzluk” gibi hayali suçlamalarla içeri atılmışlar, Arpalı’ya Aşkın’ı ele vermesi karşılığında yakayı sıyıracağı söylenmiş, Arpalı bu alçaklığı kendine yediremeyip intihar etmişti.
Tabloyu ilk o gördü
Kendinizi bir an Arpalı’nın yerine koyun: Suçsuzsunuz. Aylardır haksız ve hukuksuz hapiste tutuluyorsunuz. Hakkınızda iddianame bile yazılmamış. Ve ülkede o güne değin hiç görülmemiş bir pilot davanın “kurbanı” seçildiğinizi fark ediyorsunuz. Yılanların bu ininden sizi kurtarabilecek, çekip çıkarabilecek hiçbir güç yok. Sığınabileceğiniz adalet yok. Sizi aklayabilecek, güvenebileceğiniz bir mahkeme yok. Mahkemeler görünürde çünkü size artık “düşman” gözüyle bakan ve böcek gibi ezmek isteyen bir gücün eline geçmiş. Artık ne söyleseniz, ne deseniz boş. Kamuoyu ya ayırdında değil, ya kayıtsız.
Ne yaparsınız?