Trump’ın başkanlığı: Öfke, kin ve nefretin zaferi
Bir zamanlar “gelecek” denen bir şey vardı… Trump’ın başkan seçilmesiyle ilk aklıma düşen cümle bu oldu. ABD seçimlerinden bir gün önce ünlü İtalyan yazar Claudio...
Bir zamanlar “gelecek” denen bir şey vardı…
Trump’ın başkan seçilmesiyle ilk aklıma düşen cümle bu oldu.
ABD seçimlerinden bir gün önce ünlü İtalyan yazar Claudio Magris’le bir toplantıdaydım. “Trump’ın başkan olması ihtimali” hakkında ne düşündüğü sorulunca Magris, “Bir zamanlar gelecek daha iyiydi!” yanıtını verdi ve ekledi:
“Çünkü geleceği hep daha iyi yönde değiştirmek ve dönüştürmek yönünde bir umut vardı. Bugün böyle bir perspektiften yoksunuz.”
Bu değerlendirmesinin ardından yazar, Marx’tan alıntıladığı bir cümleyi de sözlerine ilave etmeyi unutmadı: “Ezilenler, isabetli muhakeme yeteneğinden yoksundurlar!”
ABD başkanlığının, Trump profilinde bir şahsiyetin eline düşmesi pek çok yönüyle konuşulabilir. Ama öncelikle iki husus öne çıkıyor.
Biri, muhtemelen sekiz yıl Beyaz Saray’da kalacak Trump’ın, geleceğe yönelik her türlü iyimserliği yok etmesi…
İkincisi, 2008 finans krizi ardından iflas eden ABD orta sınıfının, hiçbir siyasi deneyimi olmayan ve hastalıklı ölçüde benmerkezci, cinsiyetçi, ırkçı, yabancı düşmanı bir şahsiyeti bu noktaya taşıması…
“Bu nasıl bir irrasyonel tercih/akılsızlık/ mantıksızlık” sorusu sorulduğunda Marx’ın işte saptaması devreye giriyor: “Ezilenler -heyhat- sağlıklı düşünemez!”
Fareli köyün kavalcısı
Clinton’ı aşırı “düzen temsilcisi” gören ABD’nin orta sınıf seçmenleri, oylarını tereddütsüz “kurulu düzen dışı/outsider” gördükleri mültimilyarder Donald Trump’a verdiler.
Devlete vergi ödemeyen -ödemediğini de itiraf eden- emlak imparatoru Trump’la aklı sıra devrim yapıp “düzeni yıkacaklar!”