Venezüella, bir ülkenin çöküşü
Kurumların çöküşü, keyfilik, muhalefetin ağzının kapatılması, iflas eden yargı bağımsızlığı; bu en kötü zamanlarda bile iktidara alternatif oluşturamayan, geçmişin...
Kurumların çöküşü, keyfilik, muhalefetin ağzının kapatılması, iflas eden yargı bağımsızlığı; bu en kötü zamanlarda bile iktidara alternatif oluşturamayan, geçmişin hatalarıyla malul, bölünmüş, kırılgan, zaaf içinde bir muhalefet, meşruiyeti sorgulanan sandık sonuçları; karanlıkta kalan izbe darbe kalkışmaları ve uluslararası ortamda yalnızlaşan bir devlet...
Venezüella...
Bize hem Mars kadar uzak, hem de mevcut koşullarda arzu edilmeyecek derecede yakın olan bir ülke.
Venezüella’da bir yıldır katmerlenerek derinleşen dev kriz, TV ekranlarındaki haber bültenlerinde posta posta ekrana geliyor.
Herkes olayları kendi meşrebine göre yorumluyor ve kendine göre bir ders çıkarıyor.
Ülke, bir bakıyorsunuz sokak gösterileriyle, bir bakıyorsunuz darbe teşebbüsü ile konuşuluyor.
Güney Amerika’da artık tarih olduğunu varsaydığımız anakronistik “darbe teşebbüsünü” çözmeye çalışırken tam, bir zamanların efsane futbolcusu Maradona pat diye bir demeç patlatıyor:
“Yaşasın gerçek Venezüellalılar (demek ki ‘gerçek olmayan Venezüellalılar’ da var!), yaşasın Chavez, yaşasın Maduro, yaşasın devrim... Maduro emrederse, sahip olduğumuz en kutsal şeyi, bayrağımızı almaya çalışan emperyalizme karşı savaşmak ve özgür Venezüella için bir asker gibi giyinir ve savaşırım!”diyor futbolun eski yıldızı.
Emperyalizme karşı ‘faşizm’
Zurnanın tam zırt dediği yer.
“Emperyalizme karşı Maduro” gibi sunulan bir şablon önümüze çıkıyor.
Bu tamamen ak ve kara şablona göre, bir yanda “iyiler”, öte yanda “kötüler” var.