Kamplaşmaya yeni çözüm; “Vicdan Hareketi”
Son yıllarda çok gergin yaşıyoruz. Bırakın gerginliği her gün biraz daha kamplaşıyoruz. Bu kamplaşma yüzünden en kritik meseleleri layıkıyla tartışamıyor, olgunlaşmış sonuçlara...
Son yıllarda çok gergin yaşıyoruz.
Bırakın gerginliği her gün biraz daha kamplaşıyoruz.
Bu kamplaşma yüzünden en kritik meseleleri layıkıyla tartışamıyor, olgunlaşmış sonuçlara varamıyoruz.
Milletçe muhatap olduğumuz ortak tehdit ve tehlikelere karşı bile, ortak tavır belirleyemiyoruz.
Medenî tartışma yöntemini, farklılıklarımızla birlikte, ortak noktalarımız üzerinden beraber yaşama kültürünü içselleştiremiyoruz.
Daha da vahimi bu problemin, köy kahvelerindeki diyaloglarda değil, entelektüel olduğunu düşünen “elit” kesimler arasında yaşandığını görüyoruz.
“İmama kızıp cami yakan meczup”misali, yöneticilere kızdığımız için ülke ve milleti hedef almaktan çekinmiyoruz. Bu tür kin ve nefret türevi tutumlardan dolayı “darbe” ve “terör” gibi, en büyük ulusal felaketler karşısında bile tek vücut olamıyoruz.
“O gidecekse, huzur, refah, demokrasi hatta egemenlik de gidebilir”tutumu nasıl izah edilebilir?
Peki, neden bu hallere düştük.
Sanırım beşeri ilişkilerdeki en önemli kıstas olan “vicdan” mefhumunu kaybetmenin sıkıntılarını yaşıyoruz.
Zira vicdan, yalın bir acıma duygusu değil, toplumsal mutabakatın zeminini oluşturan, “empati” dediğimiz; “meseleye karşı taraftan bakabilme” yeteneğinin de kaynağıdır.
Vicdan o kadar ehemmiyetli bir haslettir ki, “Vicdanlı düşman, vicdansız dosta tercih edilir.”
Lütf-ü vicdan = çare-i figân…
O halde ne mutlu bize ki, çare yanı başımızda…