Liderlik de başkanlık da tescillendi
Sabah erken saatte girdim Ankara Arena’ya. Ama o saatte bile tribünler doluydu ve tek adaylı bir kongre değilmiş gibi çok heyecanlı bir salon vardı. Saat 10.00’dan sonra Sayın Binali Yıldırım geldi ve selfie taleplerini...
Sabah erken saatte girdim Ankara Arena’ya. Ama o saatte bile tribünler doluydu ve tek adaylı bir kongre değilmiş gibi çok heyecanlı bir salon vardı. Saat 10.00’dan sonra Sayın Binali Yıldırım geldi ve selfie taleplerini geri çevirmediği için delegeleri selamlası uzun sürdü. Sayın Ahmet Davutoğlu da büyük bir coşku ile karşılandı. Merakla beklenen konuşmasında bir ‘çibanbaşı’ olmayacağını tekrar ortaya koydu. Ama “Yüzde 49.5 oy aldıktan sonra görevi bırakmasını da parti tabanının vicdanına havale” etti. Bu ifade basın bölümünde, “Seçim başarısını yine kendine mal etti” diye yorumlandı. Ben böyle bir kastı olmadığı kanaatindeyim. Zira 1 Kasım başarısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yüksek payının en güncel göstergesi bu salonda sergilenen tablodur. Kaldı ki 1 Kasım’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ısrarlı seçim stratejisi olmasaydı belki de AK Parti şu anda her gün biraz daha yıpranan CHP yaması durumunda olabilirdi. Artık “yakın” değil “birlikte”... “Bir yiğit adam Recep Tayyip Erdoğan” nakaratıyla yapılan kongrenin olağan büyük kongrelerden tek farkı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fiziken orada olmamasıydı. Bu kongre aslında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “kurucu lider” değil “kalıcı lider” olduğunun ilanıydı. Bunu Sayın Erdoğan’ın “genel başkanlığı bıraktığı halde partiyi bırakamaması” şeklinde yorumlamak doğru değildir. Siyasi tarihimiz kurucu genel başkanını köşke gönderdikten sonra tabelalara gömülen partilerle doludur. Şimdi de “ilişkini kes” diyenler çok iyi biliyor ki, o zaman ne AK Parti kalır ne de Erdoğan...