Milleti tekrar vesayete mahkûm etmek için milletten yetki istenir mi?
Referanduma giderken, “Evet” kararının en fazla CHP’yi ve özellikle de Kılıçdaroğlu’nu etkileyeceğini defalarca dile getirdik. Ama bu kadar hızlı etkileyeceğini düşünmüyordum. Bunun sebebi...
Referanduma giderken, “Evet” kararının en fazla CHP’yi ve özellikle de Kılıçdaroğlu’nu etkileyeceğini defalarca dile getirdik.
Ama bu kadar hızlı etkileyeceğini düşünmüyordum.
Bunun sebebi, yüzde 48 “Hayır” oyunu kaybetme korkusudur.
Her ne kadar başlangıçta “Yüzde 48 sadece CHP’nin oyu değil” gerçeğini dile getirseler de bu kadar çok yenilmişliğin getirdiği ezilmişliğin etkisiyle bu bloka mal bulmuş mağribî gibi sarıldılar.
Hatta medyadaki uzantıları, “Deniz Bey, bırakın da şu 24 milyonun keyfini çıkaralım” başlıklarıyla, CHP’de arı kovanına çomak sokan Baykal’a öfkelerini dile getirdiler.
Size yine hüzün, yine gam…
Aslında, yüzde 48’in tadını çıkarmak isteyenler çok haklı. Çünkü bu sonucu kalıcı hale getirmek veya bir sonraki sandığa taşımak pek gerçekçi görünmüyor.
Bu öngörüye nasıl ulaştığımı sorarsanız iki önemli gerekçe arz edebilirim:
Birincisi, referandum süreci sonrasında ulaşılan “Hayır” oylarının; büyük şehirlerdeki sonuçların, cumhurbaşkanı seçimine de aynen yansıyacağını düşünmek yanlıştır.
Dolayısıyla, başka değişen bir şey olmayacaksa Kılıçdaroğlu da olsa, Baykal da olsa değişen bir şey olmaz.
Kaldı ki Sayın Baykal’ın, 2010’da kendisini yakanlara karşı sergilediği “Stockholm Sendromu” ve 2007’de “Olmasın, oldurmayın” 2017’de ise “Olabilir, olmalıdır” çelişkisini millete izah etmeden bırakın yüzde 48’i, CHP’nin kemik oylarını bile cumhurbaşkanlığı sandığına taşıması mümkün değildir.