O tekmeyi “Yenikapı Ruhu”na attılar...
15 Temmuz sonrasında, “ezeli düşman”ları Erdoğan’ın etrafında oluşan milli birlik, karşı konabilecek gibi değildi. Çünkü bu mutabakatın dışında kalmak, darbenin içinde olmak...
15 Temmuz sonrasında, “ezeli düşman”ları Erdoğan’ın etrafında oluşan milli birlik, karşı konabilecek gibi değildi.
Çünkü bu mutabakatın dışında kalmak, darbenin içinde olmak anlamına geliyordu.
Şer cephesi çok fena köşeye sıkışmıştı...
Bazıları sessiz kalmayı tercih etti. Kısa süre önce Erdoğan’ı boğmak için bir bardak suda fırtına koparanlar, işgal tehdidine rağmen sanki ortalık sütlimanmış gibi davranıyor, ağızlarını açmıyorlardı.
Bazıları ise o kadar şanslı değildi!
Kürsülerde bol bol demokrasi nutku atarken şimdi “üç maymun”u oynarsa sonra nasıl çıkıp “Benim adım Kemal” diyecekti?
İlk günlerde “darbe”lere karşı ortaya karışık servis yaparak durumu idare etmeye çalıştı ama mızrak çuvala sığmıyordu.
Zor da olsa, “FETÖ”yü de zikretmeye dilini alıştırdı.
***
Bu gidişat hiç iyi değildi!
“Erdoğan’a darbe”, Erdoğan düşmanlarına darbeye dönüşmüştü.
Hele “Yenikapı Ruhu” adeta “samimiyet testi” gibiydi.
Önce “Katılmayacağım” dedi, sonra düzeltti!
Gidecekti ama ruhunu götürmeyecekti.
Öyle de yaptı.
Nereden mi biliyorum?
Ya o gün “ruhsuz” olmasaydı, şehitler için düzenlenen bir mitingde, “Keşke Demirtaş da davet edilseydi” der miydi?
“Yenikapı Ruhu”nu doğru anlayan bir insan, teröre yerel desteği engellemek isteyenleri engeller miydi.
Hedef “Yenikapı Ruhu...”
Mesele şuydu...
Yenikapı’ya zorla gidenler veya uzaktan sessizce seyredenler kısa bir pusu döneminden sonra darbe ve terörle mücadeleyi sabote için tekrar kolları sıvadılar.
Tanıdık yöntemlerle milletin arasına nifak tohumları ekmeye ve o ruhu çökertmeye çalışıyorlar.