Bir yerde ciddi bir yanlışlık var…
Mevlana: ‘‘Çalınan her kapı açılsaydı, ümidin, sabrın ve isteğin derecesi anlaşılmazdı.’’ Çalınan her kapının hemen açılmasını isteyen bir toplumda...
Mevlana: ‘‘Çalınan her kapı açılsaydı, ümidin, sabrın ve isteğin derecesi anlaşılmazdı.’’ Çalınan her kapının hemen açılmasını isteyen bir toplumda yaşadığımızı hepimiz kabul edecek noktadayız. Sabırsızlık zerk edilmiş kitlelerin kalbine. Zahmete katlanmadan rahmet talep etmek de neyin nesi. Akıl almaz isteklerin tavan yaptığı, doyumsuzluğun her türlü illegaliteyi meşru kıldığı karambolün tam ortasına nesiller. Helal haramın sorgulanmadığı, materyalizmin kapitalizmle dansından türeyen nesillerin ikbalinin belirsizliği, alın teri dökmeden, çaba harcamadan sonuca ulaşmayı ilke edinenlerin çokluğu, acaba nasıl bir gelecek resmi çizmektedir. Teknolojik gelişmelerin gençleri aldığı esaret, beyinlerin düşünmek ve tefekkür etmek gibi bir derdinin olmaması, insanı insana anlatmayı zorlaştırıyor. Teknolojik gelişmelerin tamamının insanın saadetine sunulması icap ederken, tam aksine kendi kendine yetemeyen bireylerin sayısının çoğalması, saygı ve edep bilincinin azalmasına sebep olduğunu görmüyor değiliz. Elbette önceki çağların da benzer problemleri yaşadığı bilinen gerçektir; lakin biz kendi demimizden, kendi neslimizden sorumluyuz. Geçen gün bir tweet okudum, tam anlamıyla içinde bulunduğumuz hastalığı teşhis ediyor: ‘‘Geçen bizim evde elektrikler kesildi, bizimkilerle konuştuk, iyi insanlardı yav’’ İşi gücü bırakıp, bir an evvel birbirimizle konuşmalıyız, muhabbetle ilgili eserler okumalıyız, duygularımızı yeniden keşfetmeliyiz. Bütün kavgalar, küskünlükler, dargınlıklar, kıskançlıklar muhatabımızı karşımıza almayıp, konuşmadığımız içindir efendim. İnsan olduğumuz ve insan kalmamız gerektiğini idrak etmeliyiz.
Globalleşen dünyaya ve teknolojik gelişmelere sırt çevirmemekle beraber öz dünyamızı, fıtratımızdan gelen melekelerimizi iyi etüt etmeli.
Çimlere basmayan bir toplumuz maalesef. Kendi bahçemizden domates koparmayalı ne kadar zaman oldu. Bu akşam Allah için şu akrabamıza gidelim, sırf muhabbet için diyenlerin sayısı ne de az. Hastalıkların tedavisini aramanın yanında, hastalıkların sebebini üretmeyen bir bilim, irfanız bir ilimdir. Makam-mevki, şan-şöhret, para-pul, riya-kibir kül etmiş, kurutmuş ruhumuzun istikametini.
Sevmek ve hız-hazı karıştırır olduk. Selam verirken gözlere bakmadığımız için gönüllere giremediğimizi unutur olduk. Mesela annelerin dizlerinin dibinde hasretle, kana kana annemizin gözüne bakmayalı kaç zaman oldu acaba. Kitap okurken ıhlamur içmeyeli ne kadar oldu sahi. Kaçımız tanımadığımız insana kolay gelsin diyoruz. Apartman dairelerindeki karşı komşular birbirlerine asırlar kadar uzak. Evlilikler artık aşk için, muhabbet için, Allah için yapılmaz olmuş, mantık evlilikleri çerçevesinde hesap kitap muhasebe uzmanı olmuş evliliğe aday çiftler. Bir çift helal gözün seyrine dünyayı fetheden nesillerden eser yok. İnsan sevdiğiyle bir çay bahçesine tahta iskemlelere oturmalı, lüks restoranların akıl aldığı, göz boyadığı koltuklara değil. Sevdiğinin gözüne bakıp şiir okumayan, sevdiğinin elinde ayın berraklığı görmeyen, sevdiğine huzur sözcüklerine gizlenmiş palavraları bıraksın. Piknik yapınız, eşiniz salatalık doğrarken ve peynir dilimlerken, siz de muhakkak çay pişirmek için çalı çırpı toplayın, bu arada bırakınız evladınız da üstünü kirletsin. Doğum günü sürprizleri artık baydı, sevdiklerinize gece yarıları dua etmeye kalkın, Allah duanızın hayrına-hatırına Hızır’ı muhafız kılsın diye sevdiklerinize. Sürpriz nasıl olunurmuş o an görülsün. Meditasyonun gereksiz olduğunu söyleyemem ama kalıcı olan tek çözüm duadır.
Kelam, kalem ve saz ve söz etkilemiyor gönül denen kıbleyi. Evladına güzel ahlak ve şuur yüklemek yerine, onu bir devlet kadrosuna ya da yüksek maaşlı bir işe atamanın bütün doktrinleri gece gündüz ebeveynler tarafından tahrip gücü yüksek bir tacizle yüklenmekte çocuklara. Baki olan şu gök kubbede bir hoş sada bırakmak yerine, üç günlük ömre biriktirilen maddi servetin helal haramlığının sorgulanmadığı madde terminolojisi tercih edilmiş olmaktadır. Mümkün mertebe kültür seyahatleri yapmalı, Kudüs’ü Bosna’yı, Mardin’i görmeyen, elini çabuk tutsun, dünya avucunuzdan kayıp gidiyor. İstanbul’u özümsemeyen, medeniyeti eksik anlatır. Mekke Medine kalbin o en narin anahtarıdır, acele edin kalp sizindir.
Bir yerde bir yanlışlık var dostlar. Yanlışlığı fark edecek, onu durduracak ve onu değiştirecek olan sizden başkası değildir.