Kabuğunu çatlatan Türkiye, Afrin’de kararlılığını gösterdi
Orta çağ İslam düşünürlerinden olan İbn-i Haldun’un tarih ve sosyoloji alimi olarak görüşü şöyledir: İnsanlar toplumsal birer varlık oldukları için birbirleriyle yardımlaşmak, tehlikelere...
Orta çağ İslam düşünürlerinden olan İbn-i Haldun’un tarih ve sosyoloji alimi olarak görüşü şöyledir: İnsanlar toplumsal birer varlık oldukları için birbirleriyle yardımlaşmak, tehlikelere karşı birbirini korumak, kısaca sosyoekonomik sorunları çözebilmek için bir araya gelmelerinin bir zorunluluk olduğunu ileri sürmüştür. Tabiat hadiselerine karşı da yalnızdır. Sırf bu yalnızlığını gidermek için bile olsa, insan insana ihtiyaç duyar. Çünkü insan diğer varlıklardan çok farklı bir şekilde yaratılmıştır. Kaldı ki insanın fizyolojik ihtiyaçları, onu toplu yaşamaya mecbur etmektedir. İlk küçük bir topluluk olan kabile ve göçebe yaşantısından, daha sonra yerleşik düzene geçip çoğalarak, medeni ve şehir hayatına geçerek daha sonra da, devlet aşamasına geçme dönemine yönelecektir.
Yerleşik dönemde kabile töresi yerine, dil bağı ve devlete, hükümdara sadakat, otoriteye itaat, hukuki yapı, dini kurallar hakim durumdadır. İslam dini geldikten sonra, aşiret ve kabile kavramının tamamen üstünde, kâinatın yüce yaratıcısı ve onun koyduğu kuralların toplamından ibaret olan, yüksek ahlaki değerler ve gönderdiği peygamberler vasıtası ile bir ortak payda meydana gelmiştir.
Bütün dinler kâinatın sahibi olan Allah ve onun yüce dininin tebliğcileri ve öğreticileri olan peygamberler de, birleşmeyi bir hedef olarak belirler. En son gelen İslam dini La İlahe İllallah Muhammedurresulullah’ı bir ortak payda haline getirmiştir. 4 Halife dönemindeki devlet şekli ortaya çıkmıştır. Daha sonra, Emevi Abbasi Selçuklu, Osmanlı şeklinde devam eden din devletleri, bütün Avrupa’nın ve haçlı dünyasının yapmış olduğu hücumlar ve tuzaklarla yıkılmasına sebep olmuştur. Fakat küllerin arasından filizlenen Türkiye Cumhuriyeti Devleti, yine de bu kadar ateş ve köz arasından Allah’ın lütfu ile filizini çıkarmaya muvaffak olmuştur.
Uzun yıllar İslam dünyasının hakimiyetinde kalan Batı dünyası, Osmanlı’yı parçaladıktan sonra Sykes Picot dediğimiz İngiltere ve Fransa’nın 100 yıl önce yapmış oldukları, fakat uygulayamadıkları Osmanlı’nın kökünü kurutacak şekilde yok etme planları tutmamıştır. Şu anda uygulamak istedikleri 2. Sykes Picot hadisesi yine püskürtülmüş, belki de daha büyük bir hayra evrilmiştir.
Irak’taki, Afganistan’daki, Libya’daki, Suriye’deki yapmış oldukları parçala-böl-yut projesi ters tepmiş, milyonlarca insanın ölümüyle ve milyonlarca insanın Anadolu’ya sığınması ile bir hayrın belki de güzel bir birleşmenin başlangıcı olmuş olabilir.