15 Temmuz gecesi ve başkanlık sisteminin miladı
Siyaset sahnesini yeniden hareketlendiren "Başkanlık sistemi" tartışması, bir gerçeği tekrar gün yüzüne çıkardı.Şayet AK Parti'nin önerisi güçler ayrılığı ve kontrol- denge...
Siyaset sahnesini yeniden hareketlendiren "Başkanlık sistemi" tartışması, bir gerçeği tekrar gün yüzüne çıkardı.
Şayet AK Parti'nin önerisi güçler ayrılığı ve kontrol- denge mekanizması bağlamında karşılık bulur, MHP de grubunu serbest bırakırsa Türkiye, kaotik bölgesel güvenlik şartlarında, iç bünyesinin bağışıklığını artıracak bir adım atmış olacak. Bu vesile ile Ankara kulislerine yansıyan bazı hususları paylaşayım...
Bugünün Türkiyesi, "Başkanlık sistemi olsun mu, olmasın mı?" eşiğini çoktan aştı. Artık "Nasıl bir başkanlık sistemi?" sorusuna cevap aranıyor.
Tek adamlık senaryosu yazanların gerilim oyunları ise gişe yapmıyor!
"Fiili durum, hukuki durum" meselesine gelince... 10 Ağustos 2014'te Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilmesi sonrası, anayasadaki durum ile fiili durum arasında fark oluştuğu doğruydu. Fiili durum derken, milletin hukuki tercihi ile eski Türkiye arasındaki makastan söz ediyoruz. Yoksa milletin çizdiği çerçeve meşru hukukun ta kendisi zaten. Ama yine de milletin beklenti ve ihtiyaçlarının hayli gerisinde kalan eskimiş anayasa üzerinden yorum yapılacak olursa... Cumhurbaşkanlığı için 2014 yazındaki fiili şartların, anayasadaki yıpranmış hukuki şartlarla örtüşmediği savunulabilir.
Buna karşın, 2014-2016 dönemi, -kim ne derse desin- yarı başkanlık, başkanlık veya partili cumhurbaşkanlığı tecrübesi olarak okunabilir.
Bu döneme ilişkin eleştiriler, farklı tezler de ileri sürülebilir.
Ancaak... Öyle bir tarih var ki alışılmış ezberler ve karşı çıkışlar hüküm ifa etmediği gibi kitlesel karşılık da bulamıyor. "15 Temmuz 2016."