Bankaların anatomisi... Ve samimiyet testi!
Ekonominin tümü üzerinde konuşurken bankacılık sektörüne özel bir parantez açmak, gelecek tasavvuru, risk algısı, dış alemin bakışının analizi açısından her zaman...
Ekonominin tümü üzerinde konuşurken bankacılık sektörüne özel bir parantez açmak, gelecek tasavvuru, risk algısı, dış alemin bakışının analizi açısından her zaman yararlıdır.
Kamuoyu nezdinde "olumsuz imaj" çizen finans sektöründen söz ederken, her şeye rağmen özenli davranmak gerekir. Para trafiğinin, vücudun ana damarlarından kılcal damarlarına kadar uzanan ölçekteki kan akışına benzetildiği dikkate alınırsa, damara müdahalenin hassas bir iş olduğu da gözden uzak tutulmamalıdır.
Gel gelelim, kredi büyümesi ve tahsilatı ile ilgili sorunlar bankaların tek tek ve topluca masaya yatırılmasını gerektirmekte. Bu açıdan bakıldığında ekonominin, küçülme dönemlerinin ardından yeniden büyüme ivmesi yakaladığı bir süreçte, kamu sermayeli bankalar ile özel sermayeli bankaların davranışları ciddi biçimde ayrışmaktadır. Özel bankalar içinde bilhassa yabancı sermayeli olanların tercihleri de düşündürücüdür.
Kuşkusuz her bankanın, "sahipliğine, sermaye yeterliliğine, kredi portföyüne ve risk ağırlıklandırma hesaplarına" göre aldıkları pozisyonlar değişebilmektedir.
Lakin...
Bir iki istisna dışında bankaların genel olarak -bırakınız kredi büyümesini- kredi hacimlerini daraltması ciddi problem teşkil etmeye başlamıştır.
Enflasyonun ve faizlerin düşme eğilimine girdiği bir ortamda bankalar, yeni ve uygun koşullu ticari kredi açmak yerine, sadece mevcutları yüzdürmekle yetinmekte, sınırlı miktarda tüketici kredisi kapısını açık tutmaktadır.
Bu noktadaki kritik husus, banka yönetimlerinin yapısal yani teknik mali gereklerin ötesinde, ideolojik nedenlerle hareket edebildiklerine ilişkin iddialarda düğümlenmektedir.
Oysa ekonominin çıkışa geçtiği anlarda bankaların geçmişte yaptıkları ilk iş, özel kredi programları hazırlayıp ilan etmek ve hemen ardından Anadolu'daki üretim merkezlerini ziyaret etmektir. Bu tür kredi zirveleri ilave kredi kullandırımına katkı verdiği kadar reel sektöre sadece moral aşılanmasına da yaramaktadır.
Evet...
Hazine ve Maliye Bakanlığı, ekonomik programın sürdürülebilirliği adına, zimmet maddesinde bile belli esnetmeler yaparak bankacıları rahatlatacak kararlar aldı. Yapılandırma ve ek kredilendirme fırsatı tanıdı. Bununla da yetinmedi, bankaların ve sektörün stres testlerini gerçekleştirdi. Bu manada, "yürüyün" mesajını iletti. Buna rağmen, tutuk davranan özel bankaların, yılın kalan çeyreğini nasıl değerlendireceği hem merak konusu hem de önemli bir gösterge!
Sorulduğunda, "sağlıklı kredi talebi yok, dış piyasalar belirsiz, iç tüketim ve yatırım zayıf" şeklinde -haklılık payı da içeren- gerekçeler sıralanıyor.
Ancak...
Gün, ileriye bakma günü. Bugün kamu bankaları piyasayı desteklemeseydi, ciddi manada küçülme trendi yaşaması mukadder finans ve reel sektör gerçeği ortada iken bankalarımızın hakiki manada kıpırdamaları beklentisinin çok yüksek olduğunun altını çizmekte fayda var.