Bir yumurtadan çıkan ders!
Ekonomi, hepimiz için asli gündem olmayı sürdürüyor. Kuşkusuz, ülkenin güvenlik dosyası da çok yoğun. İdlib, Menbiç, ABD ile gerilim gibi... Lakin günün sonunda iş gelip "geçim dünyasına"...
Ekonomi, hepimiz için asli gündem olmayı sürdürüyor.
Kuşkusuz, ülkenin güvenlik dosyası da çok yoğun. İdlib, Menbiç, ABD ile gerilim gibi... Lakin günün sonunda iş gelip "geçim dünyasına" odaklanıyor.
İşte bu nedenle eko-politik olarak adlandırdığımız alana dair gelişmeleri, planlamaları ve değişmesi gereken alışkanlıkları bıkıp usanmadan vurgulamak gerekiyor.
Neden? Çünkü ekonomi ile ilgili konuların çoğu, psikolojinin, davranış biliminin, hatta kültürel kodların alanına girmeye başladı da ondan. Dilerseniz bir iki örnekle devam edelim...
Bugünlerde seralarda üretilen yaş sebze ve meyve fiyatlarının "kur artışı" bahanesi ile aşırı kıpırdaması normal mi? Değil. Daha doğrusu kur artışı ile domates fiyatlarının artışı arasında yüksek oranlı bağ kurulması yanlış. Evet, akaryakıt fiyatları yüzünden lojistik giderleri arttı ama kurdaki artış kadar sera ürünlerine zam yapılmasını gerektirecek bir durum da yok. Ancak alt detaylara girdiğinizde seralarda kullanılan kutu ve ambalaj malzemelerinin neredeyse tamamının ithal olduğunu görüyorsunuz. Tuhaf ama gerçek bu. Hal böyle olunca yıllardır bakmadığımız sera ürünlerinin paketlenmesi bile yüksek dalgalı kur ortamında yüksek fiyat artışı olarak karşımıza çıkabiliyor. Basit gibi dursa da bu tarz onlarca örneğin varlığı, üretimden tüketime kadar geniş bir yelpazede yapısal dönüşümün kaçınılmazlığını ortaya çıkarıyor.
Bir diğer örneğimiz çok daha çarpıcı.
"Yumurta!" Yumurta fiyatları ile dolar fiyatlarının at başı gitmesine ne demeli? Kur ne kadar artarsa halkın temel protein kaynağı yumurtanın fiyatı da o kadar artıyor.
Niçin? Zira sanayi tipi üretimde yem, ilaç, antibiyotik, ısıtma vb. giderler ithal girdiden oluşuyor. Ve bu maliyet unsurlarının büyük bölümünün yerli ve milli imkânlarla karşılanması da mümkün. Tabii meseleyi kökten e...