Büyüme morali ışığında “5 büyük ev ödevi”
Pek çok konuyu olduğu gibi ekonomiyle ilgili konuları da uçlarda tartışıyoruz. Ya çok iyiyiz ya da çok kötüyüz! Oysa ekonomi nettir ve piyasa kendi kuralları içinde sinyallerini her zaman verir. 2017'nin ilk...
Pek çok konuyu olduğu gibi ekonomiyle ilgili konuları da uçlarda tartışıyoruz. Ya çok iyiyiz ya da çok kötüyüz! Oysa ekonomi nettir ve piyasa kendi kuralları içinde sinyallerini her zaman verir.
2017'nin ilk çeyreği için açıklanan yüzde 5'lik büyüme, hepimizin moralini yükseltti. Aslında Türkiye'nin büyümede hiçbir zaman yüzde 5'in altına düşmemesi ve başarabilirse yüzde 7'lik ortalamayı tutturması gerekiyor.
Unutulmaması gereken husus, yüzde 5'lik büyümeyle bile 2023 hedeflerine ancak 20 yıl rötarla ulaşabiliyoruz. İşte bu nedenle Türkiye'nin, enerjisini içeride tüketmek yerine, birlik beraberliğini pekiştirerek, asli gündemine, yani üretime odaklanması, gençlerini ve geleceğini düşünmesi çok ama çok önemli.
Öyle anlar vardır ki istediğiniz kadar teşvik verin ekonomide yaprak kıpırdamaz. Ama Türkiye'de umutlu olmamız için nedenlerimiz var. Bu nokta, bir ülkenin kaderini tayin eder. Nitekim geçici vergi indirimleri, Kredi Garanti Fonu uygulamaları, KOSGEB'in faizsiz kredi destekleri, prim ötelemesi, yatırım ve istihdam teşvikleri yılın ilk üç ayında pozitif etkisini göstermiş ve yılın ikinci çeyreği için de güçlü büyümenin işaretlerini vermiştir. Bu ince ayrıntı bizi, sihirli bir kavrama yeniden götürüyor: "Güven!"
Ekonomide güven, ülkenin istikbaline duyulan güven anlamına gelir ve Türkiye tecrübesinde mutlak olarak "siyasi istikrarla" doğrudan ilgilidir. 16 Nisan Referandumu ile Türkiye, milletin en az yarısının desteğini almış, geniş uzlaşmayı tesis etmiş hükümetlerin iş başına geleceğini kalıcı olarak teyit ettiği, siyaset dışı unsurların gücünü kesin olarak kırdığı için güven endeksi üst düzeylerde seyretmekte.
Birinci husus, Türkiye kalıcı fiyat istikrarını sağlamak zorunda. 2017'nin tek haneli enflasyonla tamamlanması için elimizden geleni yapmalıyız. Merkez Bankası'nın, piyasanın canına okumadan sürdürdüğü parasal sıkılaştırmanın gerekliliğini kabul etmek durumundayız. Aslında, gıda fiyatlarındaki büyük oyun olmasa Türkiye bugün ılımlı da olsa faizleri indireceği sınırlara da geldi.
İkinci husus, mali disiplin ve bilhassa sosyal güvenlik sisteminin yeniden ele alınması gereği. Hatta bu kapsamda giderek katılaşan sosyal harcama dinamiklerinin de gözden geçirilmesi zaruri.
Üçüncü husus, kuşkusuz faizlerin kademeli olarak aşağıya çekilmesi.
Dördüncü husus; eğitimli, milli değerlerle donatılmış, küresel rekabete uyum sağlayacak insan kalitesi. Maalesef, eğitim sistemimiz sadece sınav odaklı ve bir kuşağı kaybetmek üzereyiz.
Son husus, "hukukun üstünlüğü, adil yargı." Yargının itibarının artırılması, vereceği kararlar, karar vermeye esas deliller ve yargılama hızı ile ilintili.
Özetle... Türkiye, 2018 sonuna kadar 1.5 yıllık bir plan dahilinde ekonomik ve toplumsal güçlendirme önlemleri ile 2019 ve sonrasını garanti altına alabilir. Doğru ve zamanlamalı karar kazandırır, erteleme ise kaybettirir.