Erdoğan gölgesinde CHP Kurultayı!
Işığı, dekoru, sloganı ve delegesi ile dolu, söylemi, eylemi ve heyecanı ile boş bir kurultay izledik dün. Bir an için, CHP'nin 35. Olağan Kurultayı'nda değil de TBMM'deki grup toplantısında gibi...
Işığı, dekoru, sloganı ve delegesi ile dolu, söylemi, eylemi ve heyecanı ile boş bir kurultay izledik dün. Bir an için, CHP'nin 35. Olağan Kurultayı'nda değil de TBMM'deki grup toplantısında gibi hissettik. "Demokrasi, Değişim ve Kardeşlik" temalı kurultaydan ziyade"geleneksel salı sendromunu" yaşatan bir toplantıya tanık olduk.
Demokrasi diye ifade edilen başlıkta, "klasik iktidar eleştirisi" ile "darbe hukukunun kaldırılmasına dair genel çağrı" dışında bir vurguya rastlamadık.
Değişim başlığı altında CHP'nin sadece "Parti Meclisi'ni değiştirme arayışında olduğu"izlenimini edindik.
Kardeşlik başlığı altında ise "sözde herkesi CHP'ye davet eden, özde kucaklayıcı olmayan bir dili" dinledik.
Mayıs 2010'da Kemal Kılıçdaroğlu'nu CHP'nin başına getiren olağanüstü kurultayla, Ocak 2016'daki olağan kurultay arasında da "temel takıntının devam ettiğini" gözlemledik. 5.5 yıl önce Kılıçdaroğlu'na, Erdoğan'ı hedef alması gerektiğini söyleyen üst akıl, "Recep Bey, Recep Bey" diye imalı ve aşağılayıcı üslup benimsemesini önermişti. 5.5 yıl sonra Kılıçdaroğlu'nun geldiği nokta, halkın seçtiği Cumhurbaşkanı'na yönelik seviyesiz üslubun tekrarı oldu. Namus ve şeref kavramlarını kendi ucuz siyasetine malzeme yapan CHP lideri, halkın tercihleri ile kavga edercesine "diktatör bozuntusu!" yakıştırmasında bulunarak yerinde saydığını tescil etti. 5.5 yılda CHP'yi yüzde 25 bandına çakan Kılıçdaroğlu, AK Parti'nin devam eden güçlü tek başına iktidarı ile halkın adamı Cumhurbaşkanı gerçeği ile bir türlü yüzleşemedi. Kurultay'da, doğrudan Cumhurbaşkanı'na yüklenmesinin arka planında, 7 Haziran'da ucundan tuttuğu koalisyon iktidarını kaybetmenin bilinç altı hırçınlığı da vardı.