İnsanlığın onuru ve erdemi...

Anayasal sistem içinde konu ne zaman "kuvvetler ayrılığı" ilkesinden açılsa ya siyasi görüşe ya da yetki kullanan aktöre göre yorumlar yapıldığına tanık oluyoruz.

Aslında, devletin eşgüdüm içinde etkin ve verimli çalışması esas alındığında, bizzat Anayasa'nın çizdiği çerçeve gayet makul ve yeterli. Meselenin özü, demokratik olgunluğun seviyesi ve demokratik kültürün içselleştirilmesinden ibaret.
Önceki gün, Anayasa Mahkemesi'nin yeni üyesi Selahaddin Menteş'in yemin töreni vesilesi ile Başkan Zühtü Arslan'ın yaptığı konuşmada, altı çizilecek noktalar vardı. Anayasa'nın başlangıç kısmında kuvvetler ayrılığı, "Devlet organları arasında medenî bir iş bölümü ve iş birliği" olarak tanımlanıyor.
Devlet idaresinde "anayasal erkler arası iş bölümü" gözetilse de "iş birliği" yönü zayıf kalıyor. Türkiye tecrübesi, kuvvetler ayrılığını ya en uç manada yorumluyor ve bir tür yetki şovenizmine dönüştürüyor ya da anayasal erklerden biri, günün koşullarına göre diğerlerini baskılayabiliyor.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ekonomiye dair kısa Notlar... 21 Kasım 2024 | 440 Okunma Küresel zirveleri etkileme kabiliyeti... 20 Kasım 2024 | 173 Okunma G20 Zirvesi... Erdoğan, Rio’da Biden’ı uğurlarken... 19 Kasım 2024 | 268 Okunma AK Parti... Değişim, Değişiklik, İhtiyat! 16 Kasım 2024 | 197 Okunma Etki ajanlığı mı, yeni nesil casusluk mu? 14 Kasım 2024 | 1.415 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar