Kaybeden Müslümanlar, peki ya kazananlar?
Maalesef kaybeden yine Müslümanlar! Küresel aktörlerin kurguladığı, Ortadoğu'da kendi halklarından kopuk yönetimlerin oyunculuğunda devam ettirilen bu gerilim senaryosu, artık çatışmanın eşiğine de geldi....
Maalesef kaybeden yine Müslümanlar!
Küresel aktörlerin kurguladığı, Ortadoğu'da kendi halklarından kopuk yönetimlerin oyunculuğunda devam ettirilen bu gerilim senaryosu, artık çatışmanın eşiğine de geldi. Çeşitli vesilelerle ifade ettiğimiz gibi bölgemizde, "mezhep ve etnik temelli bölünmenin düşük yoğunluklu savaş" düzeyinde sürmesi, ülkeler arasındaki güven köprülerinin yıkılması isteniyor. Bu bölünmüşlük, Batı blokundaki savaş endüstrisi ve finans sektörü için fırsatlar üretiyor. Üstelik bölünme sadece Sünni-Şii ayrımına dayalı da değil artık.
Sünni ülkeler de -son Katar krizinin gösterdiği şekliyle- alt gruplara ayrılmakta.
Öteden beri söylediğimiz husus ise bu bölgenin kendi kaderini kendisinin tayin etmesi, farklı hesapları olan yabancı güçleri sahaya sokmaması gereği. Aslında bunun için biraz da geç. Suriye'nin durumu ortada.
Ülke, üçüncü taraflar ve maşalarla fiilen parçalanmış halde ve ateşkes çabalarına rağmen değişik etnik-inanç grupları arasındaki derin yaralar da kolay kolay kapanmayacak. Suriye'yi bir arada tutma adına geliştirilecek zoraki planlar ise Şam'ı sürekli müdahaleye açık bırakacağı gibi komşu ülkeleri de güvenlik stresi altında tutacak.***
Tahran'da yaşanan terör saldırısı, yakın coğrafyamıza ilişkin örtülü operasyonların açık ipuçlarını veriyor. Tahran- Riyad ekseninde tansiyonun daha da artacağından kuşku yok. Bunun petrol fiyatları ve silahlanma yarışına etkisini de gözden uzak tutmamak gerek. Eski ABD Başkanı Obama döneminde İran'la sağlanan mutabakatın içinin boşalmakta olduğu da bir gerçek. İran'ın, sözde terörle mücadele doktrininin de -kınadığımızbu terör saldırısından etkileneceğinden, "vekalet savaşlarının" bir başka düzlemde yoğunlaşacağından da söz etmek mümkün.
Mesele o ki gerginlik kontrolden çıkıp, İslam dünyasının iki büyük devleti arasında bir sıcak çatışmaya dönüşmesin!
Bugün kimsenin göze alamayacağı bu ihtimal, "akıl tutulması" ile malul Ortadoğu liderlikleri düşünüldüğünde yine de ciddi.***
Türkiye'nin, bölgesel savaşlar ve bölünme planları karşısında güçlü ve istikrarlı bir yönetime sahip olması, bugün ortaya çıkan -bizlerin çoktan öngördüğüsomut olaylar nedeni ile çok önemli. Onun için, sistem reformunun gerekliliğini anlatmaya çalıştık. Biz de duyarlı olmak, kardeşlik hukukumuzu pekiştirmek, demokratik reform çizgisinde ilerlemek, ekonomik canlılığı korumak zorundayız.
Son olarak, bütün bu olup bitenlerden -şimdilik- avantajlı çıkan sadece İsrail. Arap dünyası bölündü, askeri kapasitesi kalmayan ve eskisi kadar tehdit üretmeyen Suriye dağıldı, İran yönetimi ABD'nin açık hedefi haline geldi, Irak bitti, Mısır rejimi yedeğe alındı, Türkiye ile ilişkiler bir şekilde yoluna konuldu.
Özetle...
Dikkat, dikkat, dikkat! Gün, etrafımızda olup bitenden ibret alma, birlik ve beraberliğimizi koruma günü, hesaplaşma günü değil.
Küresel aktörlerin kurguladığı, Ortadoğu'da kendi halklarından kopuk yönetimlerin oyunculuğunda devam ettirilen bu gerilim senaryosu, artık çatışmanın eşiğine de geldi. Çeşitli vesilelerle ifade ettiğimiz gibi bölgemizde, "mezhep ve etnik temelli bölünmenin düşük yoğunluklu savaş" düzeyinde sürmesi, ülkeler arasındaki güven köprülerinin yıkılması isteniyor. Bu bölünmüşlük, Batı blokundaki savaş endüstrisi ve finans sektörü için fırsatlar üretiyor. Üstelik bölünme sadece Sünni-Şii ayrımına dayalı da değil artık.
Sünni ülkeler de -son Katar krizinin gösterdiği şekliyle- alt gruplara ayrılmakta.
Öteden beri söylediğimiz husus ise bu bölgenin kendi kaderini kendisinin tayin etmesi, farklı hesapları olan yabancı güçleri sahaya sokmaması gereği. Aslında bunun için biraz da geç. Suriye'nin durumu ortada.
Ülke, üçüncü taraflar ve maşalarla fiilen parçalanmış halde ve ateşkes çabalarına rağmen değişik etnik-inanç grupları arasındaki derin yaralar da kolay kolay kapanmayacak. Suriye'yi bir arada tutma adına geliştirilecek zoraki planlar ise Şam'ı sürekli müdahaleye açık bırakacağı gibi komşu ülkeleri de güvenlik stresi altında tutacak.
Mesele o ki gerginlik kontrolden çıkıp, İslam dünyasının iki büyük devleti arasında bir sıcak çatışmaya dönüşmesin!
Bugün kimsenin göze alamayacağı bu ihtimal, "akıl tutulması" ile malul Ortadoğu liderlikleri düşünüldüğünde yine de ciddi.
Son olarak, bütün bu olup bitenlerden -şimdilik- avantajlı çıkan sadece İsrail. Arap dünyası bölündü, askeri kapasitesi kalmayan ve eskisi kadar tehdit üretmeyen Suriye dağıldı, İran yönetimi ABD'nin açık hedefi haline geldi, Irak bitti, Mısır rejimi yedeğe alındı, Türkiye ile ilişkiler bir şekilde yoluna konuldu.
Özetle...
Dikkat, dikkat, dikkat! Gün, etrafımızda olup bitenden ibret alma, birlik ve beraberliğimizi koruma günü, hesaplaşma günü değil.
Bakan Fidan... Ve satır arası okumaları
26 Kasım 2024 | 13 Okunma
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan: Nükleer savaş riski var, şaka değil
24 Kasım 2024 | 118 Okunma
Pandemi sonrası toplumun ruh sağlığı!
23 Kasım 2024 | 57 Okunma
Ekonomiye dair kısa Notlar...
21 Kasım 2024 | 443 Okunma
Küresel zirveleri etkileme kabiliyeti...
20 Kasım 2024 | 176 Okunma
TÜM YAZILARI