Kılıçdaroğlu, İhsanoğlu, İmamoğlu...
Türkiye'nin son 10 yıllık siyasi tarihine, CHP penceresinden baktığımızda, yapısal değişimden ziyade isimlere dayalı arayışlar dikkati çekiyor. Sola çeken adaylar, sağdan adam devşirme çabaları, "özümüze dönelim" çağrıları...
2009'da Kemal Kılıçdaroğlu'nun o dönemki CHP yönetimi tarafından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na önerilmesi ile başlayan süreç, içinde pekçok sırları ve hesapları barındırıyor. Kemal Bey'in, hafif parlayan yıldızını söndürmek üzere İstanbul'da kaybedeceği yarışa sokulması, yıllar önce DSP'de Zekeriya Temizel'in de yaşadığı akıbetle birebir örtüşüyor. Kılıçdaroğlu'nun tasfiye olacakken genel başkan olabilmesi, siyasetin akışına yapay müdahaleyi ifade ediyor. Kasket taktırılan, 2. Karaoğlan görünümüne büründürülen, merhum Ecevit'in seçim bölgesi Zonguldak'tan yola çıkarılan Kılıçdaroğlu, ülkenin iktidarına odaklanmak yerine parti içi iktidarını koruyup kollama, partideki muhalefeti devre dışı bırakma çalışmalarına ağırlık verdi. Yeri geldi, "özerklik" dedi ve müesses nizamın duvarına çarpınca, "Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı" diye devam etti. Yeri geldi, "Anadolu'nun Kemal'i (!) oldu." Yeri geldi, "FETÖ imalatlarına dört elle sarılan, amaca ulaşmak için her aracı kullanmayı mubah gören biri oluverdi!"