Sorumluluk alanlar, sorumluluk transfer edenler!

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni, büyük kamu dönüşümünün fırsatına çevireceksek Ankara'daki çalışma tarzını kökten değiştirmemiz gerekiyor. Bu sıralar Ankara...

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni, büyük kamu dönüşümünün fırsatına çevireceksek Ankara'daki çalışma tarzını kökten değiştirmemiz gerekiyor. Bu sıralar Ankara, sorumluluk ve inisiyatif alan değil sorumluluk ve problem transfer eden şekilde işliyor. Ne zaman değişimden, reformdan söz edilse herkes başıyla onaylıyor. Sonra, aynaya bakmak yerine hemen bir yanındakine dönüyor. Yani, reformu kendinden veya kurumundan başlatmak yerine bir diğerinin ilk sırada olması gerektiğini düşünüyor. Yetkili ve sorumlu makamdakiler kritik konularda "tutuk davranıyor!" İlla bir talimat bekliyor. Böylece sorumluluktan kurtulacağını sanıyor. Oysa ona emanet edilen görev, güvenin olduğu kadar üstlendiği sorumluluğun bir göstergesi. Kaldı ki çizilmiş bir çerçeve var ve ana ilkeler de belli. Cumhurbaşkanı ile çalışmanın kodları çok net olmasına rağmen sanki Cumhurbaşkanı'na karşı çalışma endişesi gibi bir garabet oluşturuluyor. Böyle bir durumda iki çözüm önerisi söz konusu olur:
Cumhurbaşkanı'na yük olmak yerine, yük almayan her isim -ister siyasi ister bürokrat olsunkonumunu gözden geçirir ve gereğini yerine getirir.
Cumhurbaşkanı ile açık, samimi ve sık istişare mekanizması işletilir. Tüm alternatifler sunulduktan sonra olgunlaşan karar içselleştirilir, yani sonradan kimse karnından konuşmaz.

***
Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan'ın, yeni yasama yılını açılış konuşmasında işaret ettiği bir husus tam da yukarıda izah etmeye çalıştığım tabloya denk düşüyor. Ekonomi bağlamına indirgeyecek olursak... Sn. Cumhurbaşkanı mali disiplinden taviz verilmemesini, geleceğe güvenle bakmayı sağlayacak tedbirler alınmasını istedikten sonra, şu uyarıyı yaptı: "Maruz kaldığımız iç ve dış saldırılar karşısında gösterdiği güçlü duruşa müteşekkir olduğumuz milletimizi huzursuz ve tedirgin edecek, kafasında soru işaretleri oluşturacak gereksiz adımlardan kaçınılması büyük önem arz etmektedir!"
Bu cümleden yola çıkarak "enflasyon ve mali tedbir" boyutunun derinliklerine inecek olursak... Türkiye'nin on yılı aşan açık enflasyon hedeflemesi bilançosu iç açıcı değil. Geçmiş yıllarda enflasyonun hedeften sapmasında yönetilen ve yönlendirilen fiyatlardaki artışların önemli etkisi oldu. Maliye ne zaman ek gelir ihtiyacı olsa tütün, akaryakıt, elektrik, doğalgaz gibi kalemlere yöneldi. Aslında bu yaklaşım bir kısır döngüye de yol açtı. Kamunun fiyat ayarlamaları haliyle enflasyon üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturdu. Enflasyon hedefinden her sapma, beklentileri bozuyor. Hedeflenen enflasyona göre davranma alışkanlığı yerleşemiyor. Sürekli geride bırakılan yılın enflasyonuna göre endeksleme davranışı kemikleşiyor. Mali disiplinin sağlanması, ilave finansman ihtiyacının karşılanması amacıyla yapılan düzenlemeler, enflasyon üzerindeki olumsuz etkisi nedeni ile yılın sonunda yine mali disiplini zedeliyor. Ücret talepleri, hazine borçlanma faizleri enflasyona göre şekillendiği için maliyenin dolaylı vergiler üzerinden sağladığı kaynak ile enflasyon artışında katlanılan maliyet neredeyse birbirini götürüyor. Göze alınan risk, gerçek amacına hizmet edemeden geniş kitlelerin huzurunu kaçırabiliyor.
Özet... 2019'daki seçimlere giderken... Ekip olmak, açık ve samimi olmayı, en geniş manada danışmayı, bilgi paylaşmayı, müşterek ve müteselsil sorumluluk almayı, hem ilk hem de son noktada liderle uyumlu yürümeyi gerektiriyor!
YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ekonomiye dair kısa Notlar... 21 Kasım 2024 | 437 Okunma Küresel zirveleri etkileme kabiliyeti... 20 Kasım 2024 | 173 Okunma G20 Zirvesi... Erdoğan, Rio’da Biden’ı uğurlarken... 19 Kasım 2024 | 266 Okunma AK Parti... Değişim, Değişiklik, İhtiyat! 16 Kasım 2024 | 197 Okunma Etki ajanlığı mı, yeni nesil casusluk mu? 14 Kasım 2024 | 1.415 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar