Kahraman
Savaş alanında bazen bir olay tesadüfi kahramanlar yaratır, ama ömrünün geri kalanında o kişinin hiç de kahramanca olmayan davranışlarını görür, şaşırırsınız. Oysa kahramanlık bir...
Savaş alanında bazen bir olay tesadüfi kahramanlar yaratır, ama ömrünün geri kalanında o kişinin hiç de kahramanca olmayan davranışlarını görür, şaşırırsınız. Oysa kahramanlık bir karakterdir.
Münip Gökmen adını bilir misiniz? Sanmam…
Muhsin Batur’un anılarında rastladım adına. Atatürk’ün cenaze töreninde “süngü tak” emrini sertçe yerine getirirken, süngü kazayla gözüne saplanır, o anda gözünü kaybeder, ağır kanamasına rağmen ne esas duruşunu bozar, ne de tören alanını terk eder. Yaşayan bir kahramanlık anıtı gibi durur.
Peki, bu topraklarda Münip Gökmenler bitti mi?
Bakın anlatayım…
Cumhurbaşkanlığı sarayının A kapısından, Cumhurbaşkanı girer ve iki tarafındaki özel cam bölmeler içinde saygı nöbeti tutar Mehmetçikler.
15 Temmuz gecesi Antalya Serikli bir Yörük çocuğu vardır saygı nöbetinde.
O kapı, o gece bir Süper Cobra helikopteri tarafından ateş altına alındı. Olaydan sonra güvenlik kameralarını izleyen komutanlar hayret verici bir olayla karşılaştılar, her yanına 20 mm’lik top mermileri yağarken bizim Serikli Yörük gözünü bile kırpmıyordu.
Bu bir şok neticesi donma değildi, zaten şarjöründe mermi olmayan saygı nöbetçisi, son nefesini verecekse bile bunu nöbet halinde vermeye karar vermişti.
O gece Muhafız Alayı'nın diğer askerleri de içeri kimseyi sokmama ve ölene kadar karşı koyma kararı almış ve mevziilere dağılmışlardı.
“Ne oldu o aslan Mehmetçiğe” derseniz. Olay sonrasında, sanki bir suç işlemiş gibi önce tören taburuna, sonra da Elmadağ Hava Radar Komutanlığı’na nakledildi. Oradan terhis oldu. Daha sonra görüştüğü komutanlarına şunu diyecekti: “Çok ağırıma gitti komutanım, ben bu birlikten terhis olmayı hak etmeyecek ne yaptım?”
Olayı dinleyince, Mehmetçik kitabının yazarı olarak tüylerim diken diken oldu.