Ara Güler’in Allah’ı…
Ara Güler’i ilk kez 1992’de tanıdım. O yıl TRT’nin Türkiye genelinde açtığı yazılı sınavı kazanmış, sözlü mülakattan geçmiş arkasından da TRT İstanbul...
Ara Güler’i ilk kez 1992’de tanıdım. O yıl TRT’nin Türkiye genelinde açtığı yazılı sınavı kazanmış, sözlü mülakattan geçmiş arkasından da TRT İstanbul Televiyonu’nda meslek öncesi eğitim kursuna başlamıştım. Dersimize gelen hocalardan birisi de oydu. Bize resim ve çerçeveleme estetiğini anlatıyordu. Kendisine özgü Türkçesi ve pervasız üslubuyla, fotoğraf nedir, fotoğrafçı kimdir, bir çerçeve nasıl bulunur şevkle konuşuyordu. Altını çizdiği ana konu kendisinin bir fotoğrafçı değil foto muhabiri olduğu ve bu sebeple kendisi dahil bütün ‘kameremenlerin’ görsel tarihçi sayılması gerektiği idi. Ayrıca, İstanbul’un her köşesinden fırlayan estetik katili nesneler (elektrik telleri, inşaat filizleri, yerli yersiz park edilmiş araçlar vs. ) yüzünden fotoğraf çekmenin bir kabusa dönüştüğünü de tecrübelerinden çıkarak bize aktarıyordu. Ara Güler bir teori adamı değil kelimenin tam anlamıyla pratiğin öznesiydi. Olmayanın teorisi yapılamazdı olan ise en iyi yaptığı şeydi.