Belkide beklemek...

Kurduğu hayal değildi. Neredeyse dört yol ağzında, ihtimallerin kesiştiği yerde, upuzun bir belki kelimesinin üstünde oturuyordu. Her nesil kendisine göre biçim vermişti ona. Altından sütunlar, ahşaptan çatma...

Kurduğu hayal değildi. Neredeyse dört yol ağzında, ihtimallerin kesiştiği yerde, upuzun bir belki kelimesinin üstünde oturuyordu. Her nesil kendisine göre biçim vermişti ona. Altından sütunlar, ahşaptan çatma peykeler, ipekli minderler, dikenli teller, ateş bağlarıyla dokunmuş çelik halatlar, çaput parçaları, gemi halatları benzeri sağlam malzemeden yapılmış dokumalar, hasılı, devre, zamana, şartlara ve hayatın hızına göre şekil almış onca malzeme. Onca utku. Şunca görünüm. Değişmeyen sadece oydu. Fakat bu kez tam bir malzemeden bahsedilebilir miydi? Hologramla sanal varsayım, lazer ışığıyla köpük malzemeden yapılmış kesme taş görüntüsü iç içe geçmişti. Elbette bir Godot, Mehdi, Kıyamet, zafer, yıkım, bayram, sevgili beklentisinden söz edilemezdi. Belki, taşıyabileceği bütün gerilim ve çağrışımlarla yüklenmişti. Cins, yaş, ırk, dil, din, ülke belirleyeni olmadan mümkünlüğün gümüş ışığında parlamak istiyordu. Gökle yer arasında, insanın o en kritik zamanda beliren çehresi söz konusu olsundu sadece. Ne olacaksa buradan ve bundan sonra olmalıydı, tekrar, yeniden.

Bir olma ve ihtimal kesinliğinden söz edilebilir miydi yine de? Orada, belkinin üzerinde oturan, bunu bütün...

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Trenle yolculuk eden adam... 19 Kasım 2024 | 86 Okunma Sezai Karakoç aralıkları… 16 Kasım 2024 | 63 Okunma İş esasa gelip dayandığında… 12 Kasım 2024 | 30 Okunma Sandalye ve ceket ya da…Kalk gidelim… 09 Kasım 2024 | 44 Okunma ‘Şiir yardım edecek kadar güçlü müdür?’ 05 Kasım 2024 | 42 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar