Bilgi üretime dahil değil mi? Ya da…
Bankalar reklamı çok önemserler. İletişim stratejilerinin ana dili sayarlar onu. Bu sayede hem kendi kimliklerini adeta oluştururlar hem de rakiplerinden ayrışmak isterler. İmaj her şeydir bu dil için. Ve onu cilalayıp...
Bankalar reklamı çok önemserler. İletişim stratejilerinin ana dili sayarlar onu. Bu sayede hem kendi kimliklerini adeta oluştururlar hem de rakiplerinden ayrışmak isterler. İmaj her şeydir bu dil için. Ve onu cilalayıp cazipleştirmek için ısrarla bazı kavramlara vurgu yaparlar. Üretim, destek, gelecek, birliktelik, yükselmek dillerinden düşmez. Neredeyse hiç bir banka reklamı yoktur ki üretime özellikle vurgu yapmasın. Kaldı ki üretimle pratik olarak da iç içedir bankalar. Böyle olduğu halde, bilgi, teknoloji ve sosyal ilerlemeyi çağdaş birer vazgeçilmez saydığı halde, bir banka, günü geldiğinde, bilgiyi üretim dışı sayabilir mi? Daha doğrusu, herhangi bir olay karşısındaki tutumu böylesi bir imaj kaybına çıktığında, o banka kendisini savunabilir mi? Soruyu biraz daha geliştirerek soralım, ömrünü iktisat tarihi, dolayısı ile üretim-tüketim ve bunun sonucu oluşan siyasal ve toplumsal ilişkiler üzerine kurmuş bir entelektüelin yorumu karşısında içine düştüğü durumu tam idrak edebilir mi? Halk Bankası, Mehmet Genç’i aşabilir mi? Profesyonel bir banka gibi davrandığında tam olarak önceliği ne olur? Bilindiği gibi son zamanlarda Şehir Üniversitesi ve ona kredi veren bir devlet bankası olan Halk Bankası ilişkileri üzerinde tartışmalar yapılıyor. Halk Bankası, reklamlarda halkın bankası olduğunu, güçlü bir sermaye yapısına sahip bulunduğunu ve üretimi sürekli desteklediğini vurguluyor.