Buğday

Semih Kaplanoğlu yeni bir sinema görüşüyle tamamladığı, ‘Yumurta’, ‘Süt’ ve ‘Bal’dan sonra, yepyeni bir sinema görüşüyle değil ama bambaşka bir yöntemle çekilmiş...

Semih Kaplanoğlu yeni bir sinema görüşüyle tamamladığı, ‘Yumurta’, ‘Süt’ ve ‘Bal’dan sonra, yepyeni bir sinema görüşüyle değil ama bambaşka bir yöntemle çekilmiş ‘Buğday’ vasıtasıyla izleyiciyle buluştu. Kadıköy’de, mini bir salonda tek başıma filmi izlerken hayıflanmakla sevinmek arasında gidip geldim. Sevindim çünkü sanat dünyamıza nadir gelen özgünlüklerden birisiyle başbaşaydım. Üzüldüm çünkü, yönetmen son zamanlarda hiç hak etmediği bir sosyo-ideolojik tartışmanın içine çekilmişti. Maruz kaldığı kabalığın yapay kitlesel sahiplenmesi, sanat söz konusu olduğunda boşa çıkıyordu. *** Yaklaşık yüz yirmi dakika süresince yönetmen bize dünyada kimsenin kayıtsız kalamayacağı bir distopya sunuyor. Genetik olarak zayıf oldukları gerekçesi ile güçlülerin dünyasına alınmayanlar, Nietszche’nin ‘zayıflar yaşama hakkına sahip değiller’ görüşünün de karşılığı gibidirler. Aradaki yakıcı ve ölümcül sınır çoktan çekilmiştir. Özellikle filmin ilk yarısında açığa çıkan evrensel vurgu, Kaplanoğlu’nun doygun çerçeveleri, ritmi ustaca örülmüş kurgusu, atmosferlerin inandırıcı güncelliği, mekan seçimleri, siyah beyaz tonun ütopik duyuruşları ile etkisini pekiştiriyor. Teknolojik alt yapısı oldukça yüksek bir film bu.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Trenle yolculuk eden adam... 19 Kasım 2024 | 86 Okunma Sezai Karakoç aralıkları… 16 Kasım 2024 | 63 Okunma İş esasa gelip dayandığında… 12 Kasım 2024 | 30 Okunma Sandalye ve ceket ya da…Kalk gidelim… 09 Kasım 2024 | 44 Okunma ‘Şiir yardım edecek kadar güçlü müdür?’ 05 Kasım 2024 | 42 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar