Dur bakalım...

Dur bakalım dedi, adam, dur bakalım. Önce kendisine söyledi, hele dur, dur bakalım. Biraz dur. Bekle. Acele etme. Sabırlı ol. Sakin kal. Sonra da, Ege’den Güney Doğu’ya, Karadeniz’den İç Anadolu’ya kaydı zihni...

Dur bakalım dedi, adam, dur bakalım. Önce kendisine söyledi, hele dur, dur bakalım. Biraz dur. Bekle. Acele etme. Sabırlı ol. Sakin kal. Sonra da, Ege’den Güney Doğu’ya, Karadeniz’den İç Anadolu’ya kaydı zihni, oradaki şehirleri hatırladı. Denizli’de nasıl söylerlerdi ‘dur bakalım’ı, ya Edirne, Kars, Trabzon, Ordu, Erzurum, Konya, Mersin, Hakkari, Van? Kendisine has söyleyişle başka bir bedene, hatta başka bir tada bürünmez miydi? Dur bakalım. Bir Vanlı ne güzel söylerdi, dur bakalım! Neden başka bir şey değil de o? Böyle sözler, toplum denilen ortak tecrübenin muhayyile teknesinde yoğrula yoğrula oluşmaz mıydı? Durmak ve bakmak fiillerinden biri sakinliği, ötekisi hareketi imlerken, birden ikisinin dışında bambaşka bir hale bürünüvermez miydi? Bir karara, düşünceye, öneriye, hesap sormaya, durum bildirmeye, halden hale geçmeye, hasılı birdenbire...
YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Trenle yolculuk eden adam... 19 Kasım 2024 | 86 Okunma Sezai Karakoç aralıkları… 16 Kasım 2024 | 63 Okunma İş esasa gelip dayandığında… 12 Kasım 2024 | 30 Okunma Sandalye ve ceket ya da…Kalk gidelim… 09 Kasım 2024 | 44 Okunma ‘Şiir yardım edecek kadar güçlü müdür?’ 05 Kasım 2024 | 42 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar