Duygudan bakmak olgudan bakmak…
Yaşarken duygularımızın baskısı altındayızdır. Beş duyumuzla içerden hissettiğimiz dünya, insan ilişkileri ve hayat karmaşası arasında duygu formlarına bürünür ve bizi sürekli...
Yaşarken duygularımızın baskısı altındayızdır. Beş duyumuzla içerden hissettiğimiz dünya, insan ilişkileri ve hayat karmaşası arasında duygu formlarına bürünür ve bizi sürekli şaşırtır. Hele modern dünya ve büyük şehirlerin atmosferi duygularımızın saf ve olumlu yanlarını elimizden alır ve bizi savunmaya sürükler. Haklı olduğumuzu ve bu hakkın elimizden alındığını düşünürüz hep. Savunma; korkular, şüpheler, soru işaretleri, gerilimler ve çatışmalar demektir. Birey toplumsal şuur ve hukuk tarafından yeterince korunmadığını ve varlığının tehdit altında olduğunu düşünür. Oysa duygularımız bizi hayat karşısında doğrudan savunmaya götürmek için değil iç benliğimiz ile dış etkenler karşısında dengelemek için vardır. Doğaya, kırlara çıktığımızda gündemden düşen, saçmalığa bürünen nice durum yazık ki şehirlerde hep günceldir. Fakat ne doğada ne de hayatta olup biteni anlamak, kendimizi adlandırmak için duygular yeterli gelmez. Hatta ve çoğunlukla duygularımız bizi yanıltır, hayal kadar aşırı umutsuzluğa sürükler.