Geçip giden günlerin hesabı…
Bir yıl daha bitmek üzere... Lodos inadına dövüyor sabah vakti kayalıkları. Köpükler önce yükseliyor, sonra da bir şaka serpintisi gibi saçılıyor ortalığa. Martılar içgüdüsel bilgiyle tam...
Bir yıl daha bitmek üzere... Lodos inadına dövüyor sabah vakti kayalıkları. Köpükler önce yükseliyor, sonra da bir şaka serpintisi gibi saçılıyor ortalığa. Martılar içgüdüsel bilgiyle tam dalgaların köpürdüğü yerde toplaşıyorlar. Uzaktan yakından, dipten yüzeyden ne kopup getiriyorsa rüzgâr, ondan pay almanın derdindeler. Belki midyeler, belki balıklar, belki yosunlar, belki tadını yalnız onların bilebileceği canlılar... Hayat da bazen böyle lodos gibi yükselip vurur kıyımıza. Başımız döner. Dengemiz bozulur. Bizden de sağa sola bir şeyler saçılır. Poyrazın, karayelin, meltemin, imbatın, kasırganın, türlü türlü rüzgârların sembolik hâli eksik olmaz hayattan. İnsana düşen belki de bundan düşünceler çıkarmak, hayatını, duygu ve düşünce...