İki adım ötemiz...
Eskiler dünyanın kaç bucak olduğundan söz ederlerdi. Büyük uzaklıklar ve hiç beklenmedik bilinmezlikler böylece dile dökülürdü. İlk kez hangi insan ne kadar uzağa gitti ve niçin geri dönemedi bunu...
Eskiler dünyanın kaç bucak olduğundan söz ederlerdi. Büyük uzaklıklar ve hiç beklenmedik bilinmezlikler böylece dile dökülürdü. İlk kez hangi insan ne kadar uzağa gitti ve niçin geri dönemedi bunu bilemeyeceğiz. Ne var ki gitmek, geri dönüş kadar mit değeri kazanmadı. Gitmek psikolojinin dönmek mitolojinin madenine dönüştü adeta. Hikaye gitmekle değil geri dönüş isteğiyle başladı sanki. Bırakın ülkeden ülkeye gitmeyi şehirden şehire hatta köyden köye bile geçmenin zorlukları zahmetleri vardı eskiden. Gitmekle değil dönmekle oluşuyordu ayrıca bilgi. Ve birine ‘sana dünyanın kaç bucak olduğunu göstereceğim’ diyen kişi, mekanlar arası mesafelere dayanarak zorluklar ve acıyı da ima ederdi.
Şimdilerde dünya iki adım ötemiz mesafesinde. Sadece fiziksel sınırlar, uzaklıklar, zorluklar değil duygusal, düşünsel hatta düşşel aralıklar da daraldı, neredeyse ortadan kalktı. İnsan ebedi bir yalnızlık şikayetçisiyken şimdilerde adeta ebediyen yalnızlığını kaybetti. Yalnız kalmak isteyenler bunun maddi bedelini ödemek zorundalar. Sessiz şehirler olarak damgalanan mekanlara herkes elini kolunu sallayarak giremiyor. Gelecekte de insandan arındırılmış tabiat bölgelerinin pazarlanmasına...