İnsanın dört halinden biri: Sözün hakkını vermek
Eğer ‘Oku!’ hitabının bir öncesini düşünmezseniz bir şeyi tam olarak kavramış sayılmazsınız. Hitap, buyruk, nida, kökenden ‘söz’ olarak kaynamaktadır ve ‘okumak’ Türkçede...
Eğer ‘Oku!’ hitabının bir öncesini düşünmezseniz bir şeyi tam olarak kavramış sayılmazsınız. Hitap, buyruk, nida, kökenden ‘söz’ olarak kaynamaktadır ve ‘okumak’ Türkçede söz kesmek, sözü iletmek, sözü bağlamak, söze davet etmek anlamlarını taşır. Dolayısıyla okumak için ilkin bir söze, bir hitaba ve elbette muhataba ihtiyaç duyulur. Buradaki kritik eşik, sözün biçimi değil kaynağıdır. İki bakımdan böyledir: Artık söz, ses, insanınkinden farklı olarak, net, bağımsız, bağlantısız, duru ve bağlayıcıdır. O yüzden kutsaldır. İnsanın sözü ise zamanla oluşur. Diller kavramsal açıdan aprioridir ve baştan mevcuttur (tıpkı gelecekte doğacak veya ölecek diller gibi) fakat ancak tabiatın yardımıyla (insan bedeni, ağzı, dili, çene yapısı...