Kaybedileceklerin çokluğu basıncı yükselttiğinde...

Aslında o kadar da kurum bağlamamış sanırsınız sanki ruhu. Hakiki domatesin tadını bildiği kadar hakikatin sesine de tamamen kapanmamış kulağı. İnsanın acı çektiği her yerde bir...

Aslında o kadar da kurum bağlamamış sanırsınız sanki ruhu. Hakiki domatesin tadını bildiği kadar hakikatin sesine de tamamen kapanmamış kulağı. İnsanın acı çektiği her yerde bir haksızlığın olduğunu unutmamış diye düşünürsünüz. Dün her vesileyle harekete geçmekten, karşı gelip protesto etmekten bahsedenin zihni şimdi hayli temkinli. O vakitler sadece düşünceleri ve idealleri vardı. Saf heyecanı onu yerinde durmaktan alıkoyuyor hiçbir şey yapamazsa en yakınındakinin koluna girip ‘şöyle bir yürüyelim’ diyordu. ‘Şöyle bir yürüyelim, bu böyle gitmez, elle, dille, kalple bir şey yapmalı. Bak ellerime, senin ellerin gibi diri ve istekli’. Oturup bir çay içiyorlardı arkadaşıyla derin iç çekerek. İnkandan, ah bir imkan bulabilsek diyorlardı. Kalktıkları yerden dünyanın sonuna kadar gidebilecekleri inançları vardı. Gidenler çoktu, dönmeyenler ondan da çok. İnsan dünyaya niçin geliyordu değil mi? Eylem yoksa hayat da yoktu. Varlığın anlamı tamtakır, bomboştu öteki türlü.

Günler, yirmi yıllar geçti…Çok kalabalık içinde çoğunlukla konuşulanları dinliyor, arada bir gülümsüyor, evet mi hayır mı olduğu belli olmayan bir edayla başını sallıyor şimdi o. Gözleri ‘konuşuyorsunuz ama...

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Trenle yolculuk eden adam... 19 Kasım 2024 | 86 Okunma Sezai Karakoç aralıkları… 16 Kasım 2024 | 63 Okunma İş esasa gelip dayandığında… 12 Kasım 2024 | 30 Okunma Sandalye ve ceket ya da…Kalk gidelim… 09 Kasım 2024 | 44 Okunma ‘Şiir yardım edecek kadar güçlü müdür?’ 05 Kasım 2024 | 42 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar