Kış duygusu
Ne zaman elime boş bir kâğıt, üç beş de renkli kalem geçse hemen bir kış resmi yapmaya kurulurum.İnce ince işlemeye doyamadığım çiçek desenleri misali çizdiğimden çok içimde...
Ne zaman elime boş bir kâğıt, üç beş de renkli kalem geçse hemen bir kış resmi yapmaya kurulurum.
İnce ince işlemeye doyamadığım çiçek desenleri misali çizdiğimden çok içimde kurduğum o buğulu duygunun çekimine kapılırım. Belki de bunda çocukluğuma dair mağara ışıkları gibi uzaktan görünüp kaybolan hatıra parçacıklarının etkisi vardır. Akdeniz tarafından gelerek Torosları aştıktan sonra karda tipide kasaba meydanında portakal, mandalina, limon, nar gibi meyveleri satan bir adam hatırlıyorum.
Yan yana durdukları vakit insanda tuhaf bir neşe ve uyum hevengi hissi uyandıran bu meyveler kışın insana sunduğu hayat ve umut çiçeği gibi geldi hep bana. El dokuması şalvarımsı keçe pantolonun paçalarının üstüne çektiği kırma beyazı yün çoraplar o adama heybetli bir hava verirdi. Mini gözleri, başına sardığı poşunun içinde daha bir manalı gözükürdü. Evimizin kasabaya tamamen nazır penceresinin önünden o adamın resmini yapmaya çalıştığımı hatırlıyorum. İçerde yanan sobanın da etkisiyle buğulanan pencere camı kar savruntularının arasında perdemsi bir havaya bürünür ve beni büyülerdi. Annem ‘narı dökmeden ayıklayan mutlaka cennete gider’ dediğinde daha da heyecanlanır, ileride...