Lahana kafa…
Sebze ve meyvelere düşkünlüğümü hiç saklamadım. Sadece yemek için değil, renk, koku, çiçek hatta duygu yanlarıyla da yakından ilgilendim. Lahana da onlardan birisi. Çocukluğumun geçtiği...
Sebze ve meyvelere düşkünlüğümü hiç saklamadım. Sadece yemek için değil, renk, koku, çiçek hatta duygu yanlarıyla da yakından ilgilendim. Lahana da onlardan birisi. Çocukluğumun geçtiği yerde kış biraz da lahana demekti. Çarşamba Çayı’nın beslediği alüvyonca zengin topraklarda alabildiğine gevrek ve lezzetli lahanalar yetişirdi. Mat kül grisinden bulanık koyu kurşuni renge kadar dalgalanan ince dış yaprakları içe doğru kat kat açıldıkça rengi durulanır, hamamdan yeni çıkmış bir güzel beyaz alacasına bürünür en sonunda da kıvrım kıvrım yapısıyla gönül okşardı. Bir koca lahana geniş sininin ortasına yayılıp sonra haşlandığında bambaşka bir havaya bürünür, sarılıp içine alacağı içlerin hazırlanmasını sabırsızlıkla beklerdi. Annemin biraz da çenesiyle söylediği yarım türküler eşliğinde kağıt gibi düzleşmiş el büyüklüğündeki yaprakları sarışını dikkatle izler, sabırsızlanırdım. Hele dibi birazcık yanmış lahana dolmasına bayılırdım. O yabani ve eşsiz kokusunun hayallerine dalardım.