On altıncı yüzyılı çalmak...
Ejderhanın gözlerini bilmiyorum. Asya kaplanınkini de. Bir timsahın upuzun kapalı gözlerine ise hiç denk gelmedim. Kuzular bir an da olsa nasıl uyur bilirim. Kediler ve köpekler daha pervasızdır uyku konusunda. Ya bir tilki, ya bir...
Ejderhanın gözlerini bilmiyorum. Asya kaplanınkini de. Bir timsahın upuzun kapalı gözlerine ise hiç denk gelmedim. Kuzular bir an da olsa nasıl uyur bilirim. Kediler ve köpekler daha pervasızdır uyku konusunda. Ya bir tilki, ya bir tavşan? Kim bilir nelerle gidip gelir gecenin ateşli telinde... İnsanın gözleri ise velev ki bir bebeğin, bir sevgilinin dünyadan çıkıp gidişiyle önümüzde dursun. Dalar gideriz. O göz kapakları nasıl da alır bizi derununa. Göz dünyanın dinlendiği yerdir. İki hatta üç bakımdan böyle bu. Sevgili bir göze baktığımızda oradan dünyayı dinleriz. Seslerin huşu veren akışını duyarız. Sonra dünyanın dinlendiği, hamuş olup maya tuttuğunu hissederiz. Dahası da dünya, kendi yorgunluğunu alır güzel bir gözde, dinlenir. Dinlenen her şey son lezzetine erer.Bütün güzel sanatlar dahil görsellikle iç içe...