Pembe beyazı kokulu çilekler
Bir koma hali yaşıyormuşçasına zihnim bana bazı oyunlar oynuyor.O an, ağrıları dinsin diye ağır ilaçlar almış, yüzü gözü sarılı, kolları ve bacakları alçıda, adeta...
Bir koma hali yaşıyormuşçasına zihnim bana bazı oyunlar oynuyor.
O an, ağrıları dinsin diye ağır ilaçlar almış, yüzü gözü sarılı, kolları ve bacakları alçıda, adeta bedeniyle ruhu arasına askıya alınıp dünyanın dışına çıkarılmış bir varlık gibi hissediyorum kendimi. Arada bir hafif açılan gözlerim ve kirpiklerimin ıslak aralığından süzülen imayla zamandan şikâyet ediyorum.
Çocuklukla yaşlılık arasında, hiçbir şey bilmemekle çok şey görüp geçirmişlik arasında bir salıncak kuruluyor ve ben sanki sonsuza dek orada o muallakta sallanıyorum. Bütün gerçekler diyorum, sonunda bir rüya havasına bürünürler ve biz onları böyle daha çok severiz. Yoksa gittikçe bir ağır metal kokusuna benzeyen şu hayata katlanmak niye?
***
Hatırla. İyi hatırlıyorsun. Karadeniz ile Doğu’nun kesiştiği bir yerdeydin. Mesafeler umurunda değildi o yıllar. İçinden kaçıyordun. Fıstık kahvesi içen bürokratları, lodostan Karaköy önlerine yanaşamayan gemileri dert edinecek değildin. Doğanın coşkun cürümü o kadar baskındı ki. Yol uçuruma eğilimli. Bir arabada gidiyordunuz. Kayıp kardeşini arar gibiydin. Her gidişinde hayretlerinin gelgitinde şiir de avlıyordun. Çoğunlukla elin boş, yüzün...