Sandalye ve ceket ya da…Kalk gidelim…
Koltuk, sandalye, iskemle, tabure, oturak bunların her biri farklı bir işlev görüp anlam değeri taşısa bile insanla yan yana geldiklerinde değişik çehrelere bürünür. Çocukluğumda, bir akşam vakti lüks...
Koltuk, sandalye, iskemle, tabure, oturak bunların her biri farklı bir işlev görüp anlam değeri taşısa bile insanla yan yana geldiklerinde değişik çehrelere bürünür. Çocukluğumda, bir akşam vakti lüks lambasının aydınlattığı bir kahvehanenin tam ortasına konulmuş sandalyeye çıkmış kelli felli bir politikacı görmüştüm. Hatta ilk gördüğüm siyasetçi oydu. Heybetli paltosuyla birleşen gürbüz bir çehresi vardı. Sanki o sandalye olmasa hitap ettiği insanlarla aynı hizaya inecek böylece aday olduğu şeyden de düşecekti. Sandalye onun iktidar isteğinin sembolüydü. Cilalı ve yeni ayakkabılarıyla bastığı sandalye o gittikten sonra halktan birinin oturağı olup sıradanlaşacaktı. Nesne ile simge arasındaki gelgit böylece dalgalanıp duracaktı. Sandalye bizde yan oturulduğunda başka ters oturulduğunda başka anlama...