Sezai Karakoç ve dölleyici düşünce
Sezai Karakoç’u bir düşünür olarak ayrıksı kılan, karakterinin antirefleksif özelliğidir. Öncülleri kabul edilen Mehmet Akif ve Necip Fazıl gibi aktörlerden bu özelliğiyle farklılaşan Karakoç...
Sezai Karakoç’u bir düşünür olarak ayrıksı kılan, karakterinin antirefleksif özelliğidir. Öncülleri kabul edilen Mehmet Akif ve Necip Fazıl gibi aktörlerden bu özelliğiyle farklılaşan Karakoç, aktüaliteye göre konum almaz. “Hasbilik” onu yaratan ana etkendir ve çocukluğa dayanır. Sezai Karakoç’un şiir ve düşünce dünyasını çözümlemeye el veren yeterince kaynak var: Yazıldığı dönemde hak ettiği ilgiyi görmeyen “Hâtıralar”ı sadece kendisini değil Türkiye’nin içini de taşır mesela. Neredeyse çok az söyleşiye yanıt vermiş görünse de başta “Sütun” olmak üzere nice eseri bir kendi kendine röportaj bakışıyla okunmaya uygundur. Özellikle “Sütun”un bazı bölümleri 1960’lı yıllar boyunca âdeta Karakoç’un kendisini nasıl “icat” ettiğini ve ülkenin siyasasına çokça bulanan “inanç üzerinden düşünme” konusunda ne türden bir hassasiyet içinde olduğunu görmemize imkan verir. Hasılı Sezai Karakoç’ta düşünme, süreç içinde erginleşmiş hasbi bir erektir.
Erken “evden kopuş” onda bir tür “düşünce kuluçkası” etkisi yapacak ve fakat “erişkinliği çocuklukta yaşanmış” bir dünya olgusu onu hep belirleyecektir. Biyografisi dikkatle okunduğunda yaş...